- AREEEL, AREL İNDİR BENİ N'OLUR. DÜŞERİM BEN, ÇOK KORKUYORUM!
- Sühan, sakin ol. Bak, sen gerilirsen Kutal da gerilir.
- AREL, OLMAZ, YAPAMAM! DÜŞECEĞİM, İNDİR LÜTFEN!
Arya, elleriyle yüzünü kapamış ayaklarını çırparken Arel söylendi:
- Nereye düşeceksin Sühan? Daha ata binmedin bile, hâlâ kucağımdasın.
Arya, bunun üzerine parmaklarını araladı ve şaşkın şaşkın Arel'e baktı. Gerçekten de hâlâ onun kucağındaydı.
- Ne bileyim ya ben! Konuşturmadın ki iki dakika beni. Bir baktım ayaklarım yerden kesilmiş. Nereden bilebilirim yani atın üstünde olmadığımı?
- Ben mi konuşturmadım seni? Bu konuşmamış halin mi? Konuşmuş halin nasıl acaba, öğrenmeye korkuyorum.
- Çok komiksin Arel! Bir ara söyle de ödül olarak çelenk falan yaptıralım sana.
- Sen de benden sonraki en komik ikinci kişi oluyorsun herhalde bu durumda? Hem gözünü kapatınca yer yön duygunu da mı kaybediyorsun sen? Nerede olduğunu nasıl ayırt edemezsin?
- Birincisi; o, o anın şokundan öyle şey oldu ve ikincisi; yerden o kadar yükselince atın üstüne kadar gittim sandım. Ne var, olamaz mı?
- Daha saçma bir açıklama duyduğumu hatırlamıyorum.
- Sen bana ne demek istiyorsun? Açık olsana bi... AAA!
Arel, onu birden atın üstüne oturtunca Arya daha çok panikledi ve bağırmaya başladı. Arel de olduğu yerden ona bakarken her zamanki ses tonuyla söylenmeye devam ediyordu:
- Hâlâ çok konuşuyorsun.
- Ben mi çok konuşuyorum? BEN?!
Kutal, hafiften hareketlenince Arya'nın sözleri boğazında düğümlendi ve gözlerini sıkıca kapayıp yeniden korkuyla bağırmaya başladı:
- AREL, AREL TAMAM SUSACAĞIM. SONSUZA DEK KONUŞMAM İSTERSEN AMA İNDİR BENİ!
Arya, yaşadığı korku yüzünden hemen ardından ata binen Arel'i fark etmemişti ve bu yüzden iki yanından dizginlere uzanan elleri hissettiğinde ayrı bir korku daha yaşadı.
- Sonsuza dek konuşmamanı isteyen olmadı Küçük Hanım.
- Ama... Ama sen dedin ki, çok konuşma dedin.
Korkusu devam ettiği için cümle kurmakta zorlanıyordu.
- Çok konuşma demedim, çok konuşuyorsun dedim.
- Ta-tamam aynı şey işte.
- Aynı şey değil. Ayrıca durumdan şikayetçi olduğumu da söylemedim.
Arya, bu cümleleri duyunca gözlerini hafifçe araladı. İçinde korkunun verdiği gerginliğin yanına farklı bir gerginlik de eklenmişti ama adını koyamadı. Cevabı Arel'in yüzünde aramak için arkasına dönmek istedi. Tam bunu yapacakken dengesini kaybeder gibi olunca Arel'in dizginde olan bir eli yerinden ayrıldı ve Arya'nın belini kavradı.
- Daha düz duramıyorsun, arkana dönüp ne yapmak istediğini sorabilir miyim?
- Be-ben şey.
- Sen ne?
- Sen öyle deyince ben...
- Ne deyince?
- Boş ver.
- Sühan, çok gerginsin anlıyorum ama bu şekilde gidemeyiz, biraz sakinleşmen lazım.
- Çok kolaydı ya Arel! Keyfimden korkuyorum çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?