Dük, etrafından bir türlü ayrılmayan insanlardan gittikçe daha fazla rahatsız olmaya başlamıştı. Ne zaman böyle balolara katılsa kendini sirkteki palyaço gibi hissederdi. Bu pahalı kıyafetler, yalan gülüşler... O kadar ona göre değildi ki. Kafasının içinde bütün bu salonu yok etmeden yanındaki insanlardan nasıl kurtulacağını hesaplıyordu ki kadınlardan biri söze girdi:
- Ekselansları bugün dans etmeyecek mi acaba? Görünen o ki birçok hanımefendi sizin dans teklifinizi merakla bekliyor. Hem bir teklifte bulunsanız sizi kim reddedebilir ki?
Dük, sinirli bir şekilde dişlerini sıkıp soğuk bir gülümsemeyle kadına baktı.
"Kim oluyor da bana imalı imalı ne yapmam gerektiğini söylüyor bu?"
Sakinleşmek için derin bir nefes alıp etrafına bakmaya başladı. Gözü birden dans pistindeki Arya'ya ilişti. Aklına bir fikir gelmişti, sadece müziğin bitmesi gerekiyordu. O an Arya'yla gözleri buluştu, kısa bir anlığına da olsa dalgınlığına gelmişti. Arya ise hemen gözlerini kaçırdı.
"Beni görmezden mi geliyorsun? Görmezden gelemeyeceğin kadar yakınında olmam lazım o zaman."
Arya, bir süre sonra gözlerini tekrar onun olduğu tarafa çevirdi ve bu sefer o da uzun uzun bakmaya başladı. Nihayet müzik bittiğinde Dük, yanındaki kadınlara dönüp konuşmaya başladı:
- Üzgünüm, daha önceden bir leydiye verilmiş bir sözüm vardı. Müsaadenizle.
Sahte samimiyettense gerçek nefreti tercih ederdi. Bu sebepten bulunduğu konum yüzünden kendisine yaklaşmaya çalışan kadınlardansa onun kim olduğunu önemsemeden ondan ölesiye nefret eden bir kadınla dans etmeyi yeğledi ve içecek bir şeyler alan Arya'ya doğru yönelip tam arkasında durdu. İçeceğini alıp arkasına dönen Arya ise onu görünce bariz bir şekilde korkmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu. İçeceğini masaya koyup Dük'e dik dik bakmaya başladı.
"Şimdi de cesur olmaya çalışıyorsun demek."
- Sıradaki dansı benimle et.
- Bu emir mi, rica mı belli olmayan teklifi kabul mu etmem gerekiyor?
İşleri yokuşa sürmesinden nefret ediyordu ama yine de toplum içinde bunu yapacağını düşünmemişti. Tehdit edici bir ses tonuyla konuşmaya devam etti:
- Dük'ün dans teklifini reddetmen toplum tarafından hoş karşılanmaz ve canının sıkılacağı söylemlere maruz kalabilirsin. Beni böyle bekletmek istediğine emin misin?
- Sizin bu tehditkâr konuşmanız toplum tarafından daha hoş karşılanan bir tavır sanırım, teklifi böyle ettiğinize göre.
Dük, ona küçümseyici bir bakış atıp tam cevap verecekti ki Arya devam etti:
- Ama yine de görgü kurallarına uygun bir şekilde teklifinizi yinelerseniz kabul edeceğim.
Gözünü kapatıp derin bir nefes aldı ve gözünü açıp nefes verdi. Sinirlenmemek için aldığı işe yaramaz bir tedbirdi sadece ama onu tanıyanlar böyle bir anda susup geri adım atmanın en iyisi olduğunu bilirdi. Yine de karşısındaki kadının pek de umurunda değilmiş gibi görünüyordu. Onunla daha fazla uğraşmak istemediğinden dişlerini sıkıp konuşmaya başladı:
- Bu dansı bana lütfeder misiniz acaba?
Arya, yapmacık bir gülümsemeyle teklifi kabul etti ve dans alanına doğru yöneldiler. Dük, kendisinden beklenmeyen bir nezaketle Arya'nın elini tutuyordu. Arya'nın aklına birden Güzel ve Çirkin geldi. Sevdiği bir masaldı ve bir anlığına kendini o masalın içinde hissetti. Ne de olsa kendisi de şu anda bir canavarın elini tutuyordu, üstelik dans etmek üzerelerdi.
Yeni bir müzik başladı. Arya, bu parçayı biliyordu. sakin başlayıp ortalara doğru yükseliyor, sonda yine daha düşük bir tempoya geçiyor ve bitiyordu. Gülümser, onu birçok açıdan yetiştirmeye çalıştığından kültürel açıdan geniş yelpazede bilgiye sahipti.
O, parçanın ve dansın gidişatını hatırlamaya çalışırken Dük birden onu kendisine çekip göz göze bakmak zorunda oldukları bir pozisyona getirdi. O gözlere bu kadar yakından bakmak sonsuzlukta kaybolmak gibiydi, bir sanat eserini izlerken büyülenmişçesine bakıyordu Arya, Dük'e.
Dük, onun bu bakışlarına anlam veremedi. Dans teklifi ederken tek düşüncesi ona sormak istediği birtakım şeyleri sormaktı ama bakışlarına anlam vermeye çalışırken kafası karıştı. Daha önce hiç bakmadığı bir şekilde bakıyordu. Meraklı mı? Ya da hayran? Belki de sadece kurnazca bir plan yapmak üzere olan bir kadının gözleriydi bu.
Arya, az önceki hareketin etkisiyle nefesini tutmuş olduğunu fark edip nefes aldı ve Dük'ten gelen hafif ferahlatıcı koku tarafından etrafının sarıldığını hissetti. Biri şu anki hissi tarif etmesini istese karla kaplı bir yerdeyken çiçek ve deniz kokusu almak gibi bir şey derdi herhalde.
Farkında bile olmadan dans etmeye başlayan ikiliden ilk sessizliği bozan Dük oldu:
- Hafızasını kaybetmiş birine göre dans figürlerini bu kadar iyi hatırlaman takdire şayan.
- Ne ima ediyorsunuz?
- Bana sakın oyun oynamaya kalkma! Yine neyin peşindesin bilmiyorum, umurumda da değil ama bu küçük numaralarla beni kandırabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. O binadan düşüp sapasağlam hayatta kaldın ve hasar gören tek şey hafızan mı oldu yani?
Bu adam da kimdi? Kitapta okuduğu yerlerde bir kez olsun bahsi geçmemişti, Sühan'la ne gibi bir geçmişi olabilirdi? Ayrıca ne olursa olsun birbirlerini sevmedikleri gün gibi ortadaydı. Hem neden bu kadar kaba konuşuyordu? Daha fazla ona siz diye hitap edebileceğinden emin değildi.
- Bak, neden bahsediyorsun ya da beni neyle suçlamaya çalışıyorsun inan bilmiyorum çünkü seninle ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. Hakkında tek bildiğim, Dük olduğun.
Dük, Arya'nın bir yere kaçmasını istemiyormuşçasına onun belindeki tutuşunu sıkılaştırıp karşılık verdi:
- Ailesini ve en yakın arkadaşını görür görmez tanıyabilmiş birine göre iddialı cümleler bunlar. Sadece seni rahatsız eden şeyleri mi unutmayı seçtin yoksa? Öyleyse en başta unutman gereken başka biri vardı ama eminim ilk hatırladığın o olmuştur.
- Kimi kastediyorsun?
Melodi hızlandı ve Dük, Arya'yı kendi etrafında döndürüp hızlıca kendinden uzaklaştırdı. Arya, konuşmadan ve maruz kaldığı muameleden dolayı o kadar sinirlenmişti ki karşısındaki adamı bir kaşık suda boğabilirmiş gibi hissetti. Dük, aynı hızla onu kendine çekince de büyük bir öfkeyle ona baktı. Figürleri olması gerekenden sapmıştı, eğer Arya'nın yerinde başka biri olsa çoktan hata yapıp partnerinin ayağına basardı. Ayrıca bu dans erkeğin yönetimindeydi ve Arya istese de kontrolü eline alamıyordu.
Diğer dans edenlerin aksine çok daha dikkat çekici göründüklerinden danslarını izleyen kişi sayısı iyiden iyiye artmıştı ve onları tanımayan kişiler dışarıdan baktıklarından onların çok tutkulu bir çift olduklarını söyleyebilirdi. Tamamen yalan da sayılmazdı, bazen tutkuyu getiren zayıf bir sevgidense güçlü bir nefret olurdu çünkü.
Şarkı sona yaklaşıyordu ama şarkı yavaşlamasına rağmen danslarını melodinin tam aksi şekilde sürdüren bir çift vardı. En nihayetinde şarkı sonlandı ve Dük, Arya'yı kendine çekip elini beline koydu ve onu hafifçe yere doğru eğdi. Arya, onun öfke dolu solumasını yüzünde hissedebiliyordu. Her ne kadar kendisinin de karşısındaki adamdan farkı olmasa da o an bunu kavrayamadı. Daha sonra çiftler birbirine reverans yaparak dağılmaya başladı. Arya da birçok kişi gibi masasına giderken Dük çoktan geldiği gibi ani bir şekilde kalabalığın arasında kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?