Dük, Arya'nın ellerini biraz daha sıkıca tutup sertçe kenara itti ve son sözlerini söyleyerek kapıyı ardına kadar açık bırakmak suretiyle evden çıktı:
- Sabrımı gerçekten zorlarsan neler olabileceğini ben bile kestiremiyorum. O yüzden nerede duracağını bil ve mümkün olduğunca gözüme görünme!
Arya, uzunca bir müddet arkasından bakakaldı. Daha sonra kapıyı kapattı ve söylene söylene odasına gitti.
- Kim olduğunu sanıyor bu? Tamam Dük olabilir, benden nefret de ediyor olabilir ama tüm bunlar davranışlarını haklı çıkarmaz.
Sert adımlar atıp yere bakarak yürürken karşısındaki adamı fark edemedi ve bu o adama çarpmasına neden oldu. Kim olduğunu görünce hemen geri çekildi.
- Sühan, kızım. Konuşmak için bana ayırabileceğin biraz zamanın var mı?
Şu an konuşmak istediği son kişi Kont'tu. Direkt konuşmak istemediğini mi söyleseydi? Hayır, bu kabalık olurdu. Yorgun olduğunu mu söyleseydi? Evet evet, en iyisi öyle yapmaktı.
Tam konuşmaya niyetlenmişken Kont kaldığı yerden devam etti:
- Sadece birkaç dakika.
Yorgun bir şekilde nefes verdi ve sunacağı bahaneden vazgeçip hafifçe başını sallayarak onayladı. Daha sonra birlikte Sühan'ın odasına geçtiler.
Arya yatağın baş ucuna, Kont da aralarında biraz mesafe bırakacak şekilde yan tarafına oturdu. Asırlar gibi süren bir sessizlikten sonra Kont konuşmaya başladı:
- Kızım, ben o gün...
Bir şeyler boğazında düğümlenmiş gibi görünüyordu. Loş ışık altında, derin bir nefes alıp bakışlarını önce halının, sonra tavanın desenlerinde bir süre gezdirdi ve nihayet Arya'ya sabitleyerek konuşmaya devam etti:
- Senin o elim kazayı yaşadığın gün yani. O gün senin oraya gitmene izin verdiğim için ne kadar pişmanım bilemezsin. Yaşadığın şeylerden bunaldığını düşünüp uzun zaman sonra belki de ilk kez bir yere yalnız gönderdim seni. Şu an olsa asla izin vermezdim, benim yüzümden...
Kont acı dolu bakışlarındaki hüznü saklamak için tekrar kafasını çevirdi.
- Başına böyle bir şey geleceğini; bana, ailene bu kadar yabancılaşacağını bilseydim, ömür boyu bana öfkeli kalman pahasına sana engel olurdum.
- B-ba...
Yok, olmuyordu. Baba diye hitap etmek istemişti ama içinden gelmiyordu bir türlü. Başka bir şekilde cümleye girip karşısındaki bu üzgün adamı teselli etmeliydi.
- Ben, bu yaşananlardan dolayı çok üzgünüm ama kendini suçlama lütfen. Hem hangi baba kızının başına kötü bir şey geleceğini bilerek onu, o kötülüğün içine kendi elleriyle gönderir ki? O gün ne oldu bilmiyorum ama çok iyi bildiğim bir şey var, o da senin masum olduğun.
Kont, dolu dolu gözlerle Arya'ya baktı ve şefkatle başını okşadı. Bu hareket, niyeyse Arya'yı duygulandırmıştı. Belki de bu kadar doğrudan bir sevgiyi uzun zamandır görmediği içindi. Bu sevginin Sühan'a gösterildiğini fark edince birden donuklaştı, kaçmak istedi oradan. Kont ise bir süre sonra başını diğer tarafa çevirip belli etmemeye çalışarak gözlerini sildi. Tekrar Arya'ya dönünce duygusal bir tonda kaldığı yerden devam etti:
- O gün ne olduğunu, hatta benim bile kim olduğumu unutmuş olabilirsin ama içten içe bana sinirli olduğunu biliyorum.
- Ben...
- Haklısın da ama ben sadece...
Arya, Kont'un sözünü kesti:
- Hayır, seni suçlamıyorum ve sana sinirli değilim. Son zamanlarda o kadar çok şey üst üste geldi ki, sağlıklı düşünmekte zorlanıyorum gibi hissediyorum bazen. Bana kendimi toparlamam için biraz zaman tanır mısın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?