Narenci

387 41 2
                                    

Arya, eve geldiğinden beri barut fıçısı gibiydi. Kimsenin de onunla iletişime geçmesini istemediğinden doğruca odasına gidip sakinleşmek istedi. Odaya girer girmez kapıyı sertçe çarptı, kendini yatağa attı ve tavanı izlemeye başladı.

- Hayır, yani kim olduğunu sanıyorsa bu? Sanırsın bana dük.

Daha sonra doğruldu ve bağdaş kurarak oturdu.

- Evet, dük olabilir. Ama bir hanımefendiyle nasıl konuşulacağını birinin ona öğretmesi gerekiyor, suratıma kapı çarpmak nedir? Hem benden küçük olduğuna da eminim. Sahi kaç yaşında ki?

Bunun üzerine birkaç saniye ciddi ciddi düşünmeye başladığını fark edince kendine kızdı.

- Bana ne canım! Sanki başımda yeterince dert yokmuş gibi. Bir yandan Sühan'ın uyum sağlamaya çalıştığım hayatı, bir yandan kimin nesi olduğunu bilmediğim Diavol belası, benden bir şeyler saklamak için adeta yarışa giren insanlar... Nefret ediyorum herkesten.

O kadar sinirliydi ki nefes nefes kalmıştı.

- Tamam, biraz sakin olalım. En azından bugün geçmişe dair bir şeyler öğrendik değil mi? Her şey o kadar da kötü sayılmaz. Hmm, bakalım buralarda kullanabileceğim bir defter var mı?

Ayağı kalktı ve tuvalet masasına yöneldi. Rastgele çekmeceleri karıştırdı ve bir defter buldu.

- İşte buldum! Şu ana kadar Sühan'la ilgili öğrendiğim şeyleri buraya not alsam iyi olur. Hem parçaları birleştirmiş olurum hem de bana yalan söylemeye kalkan olursa bir yerde foyası ortaya çıkmış olur. Ama kendi dilimizde yazamam. Birinin bu defteri bulup şu an yaşamak zorunda kaldığım hayatla ilgili önemli bilgiler edinmesini istemiyorum. Kendime özgü bir alfabe mi oluştursam yoksa yabancı dilde mi yazsam?

Bunu düşünürken defteri eline vura vura yatağa doğru yürümeye başladı. Tam oturacaktı ki defteri eline son kez vurduğu sırada defterin arasından bir not düştü. Merak edip notu hızlıca yerinden alıp açtı. Sonuç koca bir hüsrandı çünkü ne yazdığını okuyamıyordu. İlk defa böyle bir yazı görmüştü. Başka bir dil miydi? Ah, belki de onun düşündüğünü Sühan da düşünüp kendine bir alfabe oluşturmuştu.

- Hadi ama! Yöntemim o kadar alelade miydi? Bu kadar çabuk alt edilmeyi beklemiyordum.

Nota bakıp birkaç saniye duraksadı.

- Tamam, başka bir alfabe uydurmak birçok kişinin aklına gelecek ilk yöntem olurdu. Kabul ediyorum. Her neyse, bunu çözmeye çalışmalıyım sanırım. En azından Sühan'ın direkt kendisine ait bir parça bulmuş oldum. Çok uzun sürmez herhalde. Hadi bir bakalım şuna.

Çok uzun sürmüştü ve Arya, havanın karardığını ancak önündeki kağıdı okuyamayacak hale geldiğinden fark etti. Hiçbir sonuca ulaşamadığı için yeniden sinirlendi ve kağıdı buruşturma iç güdüsüyle savaşırken söylenmeye başladı:

- İnanamıyorum ya, inanamıyorum. Saatlerdir şu kağıt parçasıyla uğraşıyorum ve tek bir kelimeyi bile çözemedim. Madem bu kadar zekiydin Sühan Hanım, zekanı o aptal Diavol'le nişan konusunda da kullansaydın!

O sırada kapı çaldı. Arya, apar topar notu yastığının altına koydu. Kapıyı açmadan seslendi:

- Efendim!

- Küçük Hanım, akşam yemeği saati geldi.

- Tamam, geliyorum.

Durduk yere telaşlanmıştı. Gelen Maria'ymış ve sadece yemeği bildirecekmiş.

- Yeterince gergin bir gündü, sinirlerim bozulmuş olmalı. Neyse, önce şu notu bir yere saklayalım. Bugün o notu tekrar görmek isteyeceğimi sanmıyorum. Daha sonra güzelce yemek yiyelim ve geri dönünce şu defteri kullanmaya başlayalım.

Zamansızların Ardından Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin