Özür

215 26 3
                                    

Arya, hızlıca odadan çıktı. O kim olduğunu sanıyordu da aklına her eseni söyledikten sonra bir de gitmesini engelleyebiliyordu? Hiçbir zaman böyle şeylere tahammül eden biri olmamıştı, yine olmayacaktı.

Seri adımlarla koridorda ilerlemeye başladı ve zihninde, geçmişinden kalan bir sürü cümle yankılanıp durdu.

"Hiçbir şey beceremeyecek misin sen? Doktor olacaksın bir de!"

"Duymadın mı? Onun annesi babası yokmuş, evlatlıkmış. Ondan böyle davranıyor."

"Ömrün boyunca hiç sevilmeyeceksin ve hep boşuna çırpınıp duracaksın. Senin hak ettiğin bu!"

Nefesi düzensizleşmeye başladı. Zihnindeki sesleri bir an önce susturması gerekiyordu yoksa yankıları onu yutacaktı.

Ama başaramadı...

"Evin yoktu, seni evimize aldık. Ailen yoktu, sana aile olduk. Üç kuruşu sakınacak mısın şimdi bizden?"

"Annemle babam, seni çocukları yok diye getirmişler buraya. Olmayan bir şeyin eksiğini kapatmak için buradaydın yani. Ben doğduğum gün geri gitmeliydin ama garip, yüzsüz gibi hâlâ bizimle kalmaya devam edebiliyorsun."

Göğsünde, nefes almasını iyice güçleştiren bıçak saplanır gibi bir ağrı belirdi. Seri adımlar yerini yalpalamalara bıraktı. Özellikle son zamanlarda her şeyi o kadar üst üste gelmişti ki, boğuluyordu adeta. Acısından dolayı daha fazla ilerleyemez hale geldi ve bir eliyle hemen yanındaki duvara yaslandı.

"Diavol geliyor."

Göğsündeki ağrı daha da şiddetlendi ve ancak yüzeysel, kesik nefesler alabildi. Bu hissi biliyordu. Çok stresliyken ya da çok üzgünken hiçbir şey belli etmese bir yerden böyle patlak verirdi hep.

Ve daha fazla ayakta duramadı, olduğu yere çöktü.

"Başka bir şey düşün, başka bir şey..."

Aklındaki tüm o rahatsız edici düşünceleri görmezden gelip başka bir şey düşünmeye çalışmak güçtü. Yine de denemeliydi. Bu halde birilerine denk gelmek istemiyordu.

"Eşya. Her renkten üç tane eşya bulmaya çalışalım."

Hızlıca etrafını taradı gözleri. Dikkatini göğsündeki ağrıdan ve beynindeki bulanıklıktan uzaklaştırmalıydı.

Koridorun en ucuna kadar her yere baktı ama o kadar az renk vardı ki. Burası şık dizayn edilmişti ama sadeydi, fazlasıyla sade.

"Başka bir şey düşün, başka bir şey."

Nefes alamıyorken düşünmek zordu. Etrafını fark edebilmek daha da zor. Hele de o sırada oraya gelen birinin varlığını fark edebilmek en zoruydu.

Arel, onun hemen ardından odadan çıkmış ve peşi sıra yürümüştü. Niyeti sadece onunla konuşmak olsa da onu o halde görünce konuşmak istediğini bile unutmuş, tedirgin bir biçimde koşar adım ona doğru gelmeye başlamıştı. Bir yandan da ona sesleniyordu ama Arya, onu duymuyor gibiydi.

"A harfiyle başlayan isim... A... A... Buldum!"

Arel.

O anda omzunda birinin elini hissetti ve zaten gergin olduğundan irkilerek geri çekildi. Gelen Arel'di.

Arel, onu gözleri dolmuş, eliyle göğsüne bastırıp nefes almaya çalışarak kendisine bakarken görünce içinde adını koyamadığı bir şeyler hissetti. Endişe mi? Belki.

- Sühan, sen iyi misin?

Arya'nın şu anda görmeyi en son beklediği kişi; karşısında onun gibi dizlerinin üzerine çöken, nefes nefese kalan ve ne olduğu sorgulayan Arel'di.

Zamansızların Ardından Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin