Arya, ne yapmış ne etmiş Aktuğ'un peşine takılıp Dük'ün evine doğru Aktuğ'la birlikte yola çıkmıştı. Evleri birbirine oldukça yakın olduğundan yürüyerek gideceklerdi.
Kitapta Dük'ün yaşadığı yerden bahsedildiğini hatırlamıyordu. O yüzden nasıl bir manzarayla karşılaşacağını bilmiyordu. Meraklı bir şekilde Aktuğ'u takip ederken nihayet Dük'ün malikanesine varmışlardı. Aslında malikane demek de çok doğru olmazdı. Burası adeta küçük bir sarayı anımsatıyordu. Ucu bucağı görünmeyen bir bahçesi, birden fazla girişi vardı. Arya, şaşkın şaşkın bulunduğu yeri incelerken onun bu halini gören Aktuğ kıkırdadı:
- Gerçekten her şeyi unutmuşsun.
Onları uzaktan gören görevliler, geçmelerine hemen izin verdiler. Böylece ikili malikaneye giriş yaptı.
- Sen, karşılama salonunda otur istersen. Benim önden Arel'le konuşmam lazım, uzun sürebilir.
- Ben de geleceğim. Dün her şeye şahit olan bendim, sen değil. Detayları en az senin kadar ben de merak ediyorum.
- Sühan, lütfen sadece burada kal ve bekle. Şu an tartışmanın hiç sırası değil. Hem...
- SÜHAN!
Arkalarından gelen genç kız, onu görür görmez yüksek bir sesle seslendi. Sesi duyunca irkilen Arya, sert bir şekilde sesin sahibine döndü ve yaşadığı şaşkınlığın etkisiyle birkaç saniye konuşamadı.
- Marin?
•••
Erkekler üst kattaki ofiste konuşurken Marin ve Arya karşılama salonuna geçmiş oturuyorlardı. Marin, Arya'nın yaşadığı şoku atlatmasına fırsat vermeden onu sohbet etmek için apar topar buraya getirmişti. Tek kelime edemeyen Arya, kendini bir anda karşılama salonunda, Marin'le karşılıklı otururken buldu. Neler olup bittiğini anlamaya çalışırken zihnini toparlayıp konuşmaya başladı:
- Marin, bana her şeyi baştan anlatır mısın lütfen? Sen burada ne arıyorsun? Ne oluyor?
- Ne demek ne arıyorsun? Burası benim evim.
- Ama burası Dük'ün malikanesi değil mi?
- Evet.
- İyi de siz...
- Biz ne? Abimle aynı evde yaşamamdan daha doğal ne olabilir ki? Niye şaşırdın bu kadar?
- Abin mi?
- Evet, abim. Onu da unuttuğunu söyleme sakın.
- Ben... Hatırlayamıyorum.
"Neler oluyor burada? Ne demek abim? Kitapta neden hiç Dük'ten bahsedilmemişti ki? Adam sürekli karşıma çıkıp duruyor ama orada bir kez olsun adı geçmemişti, hem de Marin'den defalarca kez bahsedilmesine rağmen."
Onu düşüncelerinden sıyıran Marin'in üzgün sesi oldu:
- Üzgünüm, onu unutabileceğini hiç düşünmemiştim. Hepimizi hatırlıyor gibiydin. Hem dün kimseyle dans etmeyip onunla dans edince düşündüm ki...
Bir süre sessizlik oluştu ve Arya konuşmaya başladı:
- Üzülmene gerek yok ama abini gerçekten hatırlamıyorum. Belki sen hatırlamama yardımcı olabilirsin?
- Hmm, aslında hatırlamanı gerektirecek pek bir şey yok. Genelde iyi anlaşamazdınız ve mümkün olduğunca az iletişim kurardınız. Abimle mesafeli bir ilişkiniz vardı anlayacağın.
- Onu fark ettim de asıl merak ettiğim başka bir şey. Bana karşı neden böyle davrandığını anlayamıyorum.
- Sen de pek farksız sayılmazdın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?