🖤55🖤

201 71 359
                                    

Selam sevgilerim...💕

‼️
Size bıraktığım müzik klasik bir müzik. Kafanız karışmaz, sizi yormaz. Lütfen replay müzikle okuyun bu bölümü. Sizden tek ricam bu. 💦
‼️

🧭Longing/Pieter Savenberg🧭 💦

| ANKA 2 |

1 hafta sonra

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


1 hafta sonra...

Üç gün önce Yakup dedenin ölüm haberini almıştım. Cenazesinin çoktan kaldırıldığını öğrenmiştim. Yaşadığım zorluğu ve acıyı bana hatırlatan en büyük şeylerden biriydi. Her şey yüzüme çarpıyordu, hem de dur durak bilmeden. Baş sağlığı dileyebileceğim hiçbir yakını yoktu. Sonunda kızına, sonsuza dek kavuşmuştu...

Dürdane abla ve Kemal bey de bu sabah ziyarete gelmişlerdi. Kemal bey hastane konusunda en az kızı kadar ısrarcıydı. Fakat ikna başarısızlığı gözle görülürdü. Evrim dışında herkes gelip gidiyordu. Onu fazla kırmış olmalıydım. Birkaç kez özür dilemek için aradım ama telefonuna ulaşamadım.

Aysel annemle ara sıra konuşmak dışında hiçbir şey yapmıyordum. O da benim gibi çökmüştü. Cemre'nin getirdiği vitaminleri içmeyi dalgınlığıma bazen unutuyordum. Aysel annem elinde bir bardak suyla yatak odasına giriyor ve vitaminlerimi getiriyordu. Bazen de zor bela bir tas çorba içiyordum.

Aren ara sıra yüzümü inceliyor, gözleri açılıyor, ardından yine bomboş bakınıyordu. İşaret parmağını yüzüme dokunduruyordu. Tek yapabildiği buydu.
Hafızası beni silmeyi bırakmıştı. Artık daha çok, hatırlamakta zorluk çekiyordu.

İki hafta sonra doğum günümdü. Ve sonraki hafta Aren'le tanışma yıl dönümümüzdü. Bir senedir birlikteydik. Bu sene yağmur daha erken gelmişti. Onunla yarısı sıcak geçen bir son bahar, bir kış, bir ilk bahar ve bir yaz geçirmiştik. Hepsi bu kadardı...

Hava bugün biraz soğuktu. Pervaza şıp şıp vuran yağmur damlalarının sesi işitiliyordu. Ev hiç olmadığı kadar sessizdi.

Saçlarını koklayarak, yüzünü sıvazlayarak onu izliyordum. Göğsü inip kalkıyordu, hâlâ...

Aysel annem bir bardak çayı, sanki içecekmişim gibi yanımdaki masaya bıraktı ve yatağın bir ucuna oturup benimle birlikte Aren'i izledi. Hiçbir şey konuşmuyorduk. Sessizce ağlıyordu. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir evredeydik. Artık dilimizle değil, gözlerimizle konuşuyorduk. O, manevi evladının acısıyla baş ediyordu, ben ise kocamın acısıyla. Aysel annemi bilemem, fakat ben sadece kocamı kaybediyor oluşumun acısını çekmiyordum. Her şey ellerimden kayıp gidiyor gibiydi.

Bütün duygularım durağanlaşmıştı. İçimde öfke, kırgınlık, umut ve korku, hiçbiri yoktu. En az Aren kadar donuktum.

Külfeti çaresizce kabullenişin verdiği boşluk... Hissizlik diye bir şey gerçekten de varmış.

PUSULA | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin