🖤13🖤

510 266 622
                                    

Heyoo! Bölümü bırakıp kaçıyorum. Aynı zamanda bu bölüm müziğini sizin özgür seçeneğinize bırakıyorum. Bölümü hangi müzikle dinlediğinizi yazar mısınız? Belki ben de dinlerim..? 💕

Keyifli okumalar.🕊️🤍

|TADINI ÇIKARIRSAN PANZEHİRDİR.|


Dudaklarımız birbirinden  ayrıldığında gözgöze geldik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında gözgöze geldik. Artık bütün bistronun "Bu deliler ne yapıyor böyle?" diyebilecek ihtimali beni utandırmıyordu. İlk öpücüğümüzden sonra onunla gözgöze gelmenin verdiği heyecanlı utanç hissi, yüzlerce insanın tuhaf bakışları arasında kocaman bir zirveydi. Utançların en heyecanlı olanı, utançların en yükseğiydi. Buna rağmen gözlerimi kaçırmadım. Elleri hala titriyordu. Dansımız bitmiş, olduğumuz yere mıh gibi çakılmış, dünyayı durdurmuş gibiydik. Belki dökülecek daha çok taş vardı eteklerimizde ancak bu gecelik bu kadar da yeterdi. Dolu gözleriyle bana gülümsedi.

Aren'in bu tavırlı hali benim ona bu fırsatı vermeme rağmen ona donuk, kapalı bir kutu gibi yaklaşmam, aslında onu çok merak ediyorken sanki o kadar da umrumda olmadığını hissettirmemden kaynaklanıyordu. Bunu anlamıştım.

O tutkulu, sevgi dolu bir aşk istiyordu. Beni ise birini kaybetmekten korkacak kadar sevmek istemiyorum. Belki de bunu kaldıramayacağımı düşünüyordum. Sebebim ve korkum buydu.
O, günün birinde yaşadığı bu hayattan kendisini sorumlu tutmamak için, hesap sormamak için ne hissediyorsa onun peşinden gidiyordu. Ben ise hayatta karşıma çıkan her şeyi kabullenmiş ancak kabullenemediklerime meydan okuyordum.
O, at üstünde ellerini iki yana açıp rüzgârı kucaklıyordu. Ben ise kalbime çelikten bir zırh giydirmiş ve önüme gelen kabullenmeyişlerimi okluyordum.
O bir savaşçı değildi; özgürdü, korkusuz... Çığ bile düşse, atı koştuğu sürece kolları rüzgâra açıktı. Ben ise savaşçıydım; kendini korumak için tilki uykusuna yatan, temkinli bir savaşçı. Çığ bile düşse, oklarım koca bir kar dağını delip geçerdi. O suydu, havaydı: Kocaman, masmavi bir okyanus ve üzerinde onu sonsuz saflıkla örten gökyüzüydü. Ben ise ateştim, topraktım: Bu dünyaya köklenmeye çalışırken bunu becerememiş, dozunu kaçırınca da köklerini magmaya kadar uzatmış, yerin kilometrelerce altından yandığını hisseden bir ağaçtım. Tüm gövdesi dolduğunda yapraklarını birden dökecek ve volkan gibi patlayabilecek bir ağaç.
Korkum normaldi. Zira çok seversem, sonra kaybedersem, dünyanın bütün volkanlarına bile meydan okuyacak hâle gelebilirdim.

"Çıkalım mı?" dedi mırıldanarak. Kafamı salladım. O elimi bırakmadan bar masasına döndük.
"Burada bekle olur mu?" diyerek cüzdanını aldı. Ona tekrar kafamı salladım.

Dilimi yutmuş olmalıyım!

Aren kasa tarafına doğru ilerlerken baş dönmemi kontrolüm altında tutmaya çalışıyordum, oldukça zor oluyordu. Aren'in purosunu ve sigaramı yeleğimin ceplerine güçlükle yerleştirdim.

PUSULA | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin