Bazen kendini dinlenmeye almak zorunda kalan bir yazarım ben. Tek kusurum da bu. Evet okurlar için biraz can sıkıcı bunu biliyorum. Ancak devam edebilmem için bir noktada durup nefes almazsam bir daha hiç konuşamayacakmışım gibi hissediyorum.
Ama mutlaka bu hikâye birgün sonlanacak, asla yarıda kalmış bir hikâyem olmadı. Yarım bırakıp terkettiğim hiçbir hikâyem olmadı. Beklediğiniz için teşekkür ederim.
Yine çok mükemmel bir müzik salıyorum buraya. Ne yapacağız? Tabiki de müzikle okuyacağız! 🤍
Keyifli okumalar diliyorum sevgilerim.💕
|RENKLİ SPİRAL|
Eve döndüğümden beri Aren'in beni aramasını beklerken dip temizlik yapma fırsatım oldu. Gece yarısı olmak üzereydi. Ne tuhaf ki onu tekrar aramak istememiştim. Yatağın bir ucundan diğer ucuna, kanepeye, camlara yapışıyordum. Yapacak hiçbir şey yoktu.Aslında benim ne kadar da sıkıcı bir hayatım varmış.
Minik balkonumdan dışarı baktım. Bahar son yağmurlarını yavaşça asfalta bırakırken, sokak kedileri arabaların tekerlerine sokuluyorlardı. Biraz ötedeki pub restoranlarından çıkan kalabalığı izledim. Bazı çiftler öpüşerek şuursuz şekilde bir kaldırımdan diğer kaldırıma geçiyorlar, sarmaş dolaş olup dans ediyorlardı.
Bu duyguyu doruklarda yaşamadığım için hiç resimleyemedim.
Arkadaş grupları üç ay önce yaşanan bir basket maçını kutluyorlar gibi coşku ve şehvetle bağırıyorlar, kahkalar atıyorlar, düşmemek için birbirlerine tutunatarak yürüyorlardı. Ancak yine de bunu pek başaramıyorlardı. İki kız arkadaş yine aynı yerden çıkıyorlar, biri ağlama krizleri geçiriyor diğeri ise onu teselli etmeye çalışıyordu. Bazıları ise yalnızdı. Hatta biri birkaç sokak lambasının ötesinde kaldırıma oturmuş cila yapıyordu. Başında onu hiç tanımayan bir adam dikilmiş, çakmak istiyordu.
Bütün bunları izlerken bazılarının bana ne kadar saçma sapan bir yerde yaşadığımı söyledikleri zamanlar geldi. Ama burayı seviyordum. İnsanlar benim ilham kaynağım oluyordu. Hüzünlenip sonra henüz yaşları gözlerinden akarken kahkaha atan ya da kahkaha atıp sonra çığlık çığlığa bağıran insanları görmeyi seviyordum.
Duygunun her türlüsüne razıydım. Sevinç, heyecan, öfke, utanç, korku, ızdırap... Yeterki insanlar günün sonunda mezar taşları kadar soğuk ve ölüler kadar cansız olmasınlardı. Zira insan ne kadar öfkeli, ne kadar mutsuz, ne kadar bencil de olsa var olmamaktan daha iyidi.Unutmaman gereken en önemli şey; her şey bir dönemdir. Ve bir sabah uyandığınızda her şeyinizi kaybetmiş olabilirsiniz. Ama bugün buradasınız.
Arka cebimden telefonumu çıkarıp Aren'i bir kez daha aramak istedim. Ancak mesajımı bile henüz görmemişti. Derin bir iç çekip ekranı kapattım ve telefonu cebime geri koydum. Yatak odama girip Van Gogh' tan inimin anahtarını ve askılıktan arabamın anahtarını kaptım. Gün batımında yaptığım tablomu ve evimde kalan diğer tabloyu inime götürmek zorundaydım. Bu sırada yatak odamda duran, Şule'yle olan tablomuzu da duvardan kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSULA | Tamamlandı
Romance"Seni kaybedemem." dedim. Avuç içleriyle yanaklarındaki taze ıslaklığı yok etti. "Beni kaybedeceksin." ~ Böyle, değil mi? Sadece hatıralar Aren. Önemli olan sadece, bu dünyaya bıraktığımız hatıralar." ~ Bana yönünü kaybedip boğulan, dalgalarla boğuş...