AÇIKLAMA
Pusula ayrıntılarla ve birbirine bağlanan inceliklerle dolu bir kitap. Eğer gözden kaçırdığım herhangi bir şey varsa lütfen bunu hoş karşılayın.
Aldığım bazı eleştirilerden yola çıkarak, birkaç şeye açıklık getirmek istiyorum.
🗡️Cemre ve Gökay'ın ilişkisi neden daha fazla işlenmedi?
Evet, bizleri dumura uğratacak cinsten gerçekleşti ve öyle kaldı gibi oldu. Üzerine basarak açıklamasını yaptığım bir konu varsa, o da kitabı toplama evresine geçtiğimdi. Bütün ayrıntılar o kadar fazla gün yüzündeydi ki, yine de kafamı toplamaya bile vakit ayırmadan sizlere bölüm yazdım. Ortada hallolması gereken bir sürü şey varken, yan karakterlerimin ilişkilerini, sizlere normal olarak tam geçiremedim. Ana karakterlerime odaklanmak zorundaydım çünkü o raddede olayları iyi yansıtmam ve duyguları iyi geçirmem gerekiyordu. Bunun yanında olayları çözümlemem gerekiyordu.
Kanımca, kitabın en can alıcı noktasında kalkıp Cemre ve Gökay'ın ilişkisini araya bir yere sokamazdım. Bunu denedim hatta, fakat bu çok düşük kaldı. Bunca olayın içinde çok düşük bir izlenim verdi. Yeri miydi, dedirtti bana her seferinde.
Olayların gidişatı, yan karakterlerin ön plandan bir tık geride kalmasını gerektirdi. Siz bu ikilinin geçmişini az çok biliyorsunuz. Bu yüzden onların hikâyesini siz kendi kafanızda da yazabilirsiniz.Eğer illede istenirse, onlar için özel bölüm açmak zorunda kalacağım ve açıkçası böyle bir finalden sonra bunu çok istediğim söylenemez. Başa sarmak istemiyor ve onları artık kendi dünyalarına bırakmak istiyorum.
Zira PUSULA gerçekten de zor bir hikayeydi. Kendi adıma beni çok yordu. Toplama evresi, Aren'i son gördüğümüz sahneden daha çok zorladı beni.
🗡️Çağıl neden hep babasına daha yakın? Annesi veya kardeşleriyle neden yeterince konuşmadı?
Bakış açınızı biraz değiştirelim. Çünkü ben bu kitabı öylesine yazılmış ve okunmuş bir kitap olarak görmüyorum. Siz de Watty halkı olarak sadece olaylara odaklanmamalı ve değişik yönlerden de bakmalısınız.
Açıklamam ise şu: Aslında burada, annesi veya kardeşleriyle yeterince konuşmaması değil, daha çok "baba" figürünün vurgulayıcı etkisini görmemiz gerekiyor. Hayatta kalmayı ve güçlü durmayı "baba" ile öğreniriz. İçgüdüsel olarak çocuk yaşlarda bile "yaşam mücadelesi vermek" denilen şey, bize "baba" ile geçer. Çağıl her fırsatta iyi bir çocukluk geçirdiğini belirtti. Bu bütün ailesinin onu iyi yetiştirdiğini gösterir. Yetişkinlik döneminde ise oldukça güçlü bir karakterdi, bunu inkâr etmek ne mümkün...
Bunları birbirleriyle bağdaştırdığımızda, aslında Çağıl'ın bu kadar güçlü bir karakter olmasının altında bir yerlerde, "baba" figürünün ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz. Bu yüzden ön plana çıkan her zaman babasıyla arasındaki güçlü bağ oldu.
Onun dışında annesinin, ona kardeşlerinden gizli ekmek arasını verdiği ayrıntısı asla kaçırılmayacak bir ayrıntıdır.🗡️ Aren'in kendisinden kalan her şeyi yok ettirmesi ve Çağıl'ın da bunu yapması doğru değildi. Ben olsaydım yapmazdım, yapamazdım.
Bu kısımları yazarken inanın çok düşündüm. Lakin bildiğim tek bir gerçek varsa, o da bunun gerekli olduğuydu. Bazı şeyleri ellerinizden bırakmamak için verdiğiniz savaşın, sizden neler götürdüğünü hiç düşündünüz mü? Artık hayatınızda olmayan insanların somut şeylerini, hâlâ hayatınızda barındırdığınızda sizi kaç adım geriye sürüklediğini biliyor musunuz? Kopamadığınız her şeyin size ne kadar zarar verdiğini hiç düşündünüz mü? Vazgeçmedikçe ne kadar da aynı noktalara takılıp kaldığınızı hiç görmediniz mi?
Evinizde hiç kullanmadığınız ama bir türlü de kıyamadığınız, atamadığınız o kişisel eşyalarınızın, zamanla enerjisel olarak size yük verdiğini ve buna bağlı olarak sizi mental anlamda, sürekli kalabalığın içine sürüklediğini biliyor muydunuz? Bence bunu kesinlikle bilmiyordunuz. :)
Ne mutlu, yeni bir bilgi... 🤍
Şimdi kıyamadığın ama bir kez bile giymediğin o lanet olası kıyafetinden kurtul.Bazı somut şeyleri atmak, yok etmek düşündüğünüz gibi kötü değildir. İyi bakamadığınız, sizi engelleyen ve size acı veren her şeyden uzaklaşmadığınız sürece, korkularınızı ve kaygılarınızı yenemeyecek, belki de bir zaman sonra buna bağımlı hale geleceksiniz. Bu yıllarınız demektir...
Aren bunun farkındaydı.Daha açık ifade edecek olursam, kıymak ve özgür bırakmak arasındaki ince çizgiyi anlamanız için, Aren'in mektubunda şu cümle yazılıydı:
"Beni artık özgür bırakmalısın."Kafanızın içinde Çağıl'ın çizdiği resimlerle, kendisine verdiği hediyelerle, fotoğraflarla değil, Aren kendi başına zihninizde bir yer edinsin. Yaşama bakış açısıyla, düşünceleriyle ve hassasiyetiyle sizde bir yer edinsin.
~
"Zor geleceğini düşünme çünkü anılar her zaman aklımızdadır, somut olanlar sadece birer nesnedir."
A.K🗡️Aren, Şule'yi affetmemizi neden istedi? Bence olmasa da olurdu.
Olmasaydı olmazdı. Bu kitapta buna hiçbir noktada izin vermedim. Kine, öfkeye, nefrete, insanı zamanla çürüten veya büyük yıkımlara uğramış, hiç iyileştirilmemiş duygulara izin vermedim. Şule'yi affetmek onun yaptıklarına bir iyileştirme asla değildi. Fark etmişsinizdir ki, oradan sonra Şule'yi bir daha hiç görmedik. Şule'nin bu hikâyedeki vasfı tam olarak işte buydu: Affedilen bütün duyguların bir daha bizi rahatsız etmeyeceği gerçeği. Öfke, nefret, kin, size ne kadar güçlü hissettirse de, içten içe sizi yiyecek bir parazittir.
Aren bunun da farkındaydı.
Sizi besliyor gibi görünen, bazen intikam arzusuna düşüren, hepimizin de zaman zaman hissettiği bu güçlü duygular, sizi kısa yoldan hataya düşürecektir. Hatta kendi içinizde hataya düşmeniz daha olasıdır.
Şule karakteri bunun en iyi örneğiydi. Onu affettikten sonra, tereyağından kıl çeker gibi, nasıl kolayca kurtulduğumuzu ve nasıl bizi tekrar kıramadığını, incitemediğini gördük.
~
Bu hikâye sizin düşündüğünüzden daha anlamlı benim adıma.
Çok geri plandaki karakterlerin bile hayatlarından birer parça almak istedim. Çünkü dünya çok kalabalık. Duygular ise Dünya'dan daha kalabalık.
Siz de onlardan sadece birisiniz ve biliyorum ki size bu hikâyede bir yerlerde mutlaka dokundum.🗡️Rıza cezasız kaldı. Bu durum hâlâ çok sinir bozuyor.
Rıza karakteri dehşet verici bir karakter. Her anlamda. Kırgınlığın(Aren), nefretin(Çağıl), öfkenin(Gülçin), korkunun(Olivia/Raif), en dehşet verici hali aslında.
Rıza bize, bu hayatta nefret ve kibirle gözü kör olmuş insanların en iyi örneği.
Sonuç olarak anlamanız gereken tek şey: Adalet her zaman, her yerde yoktur. Taşlar her zaman ayağımıza takılır. Kötülük diye bir şey vardır ve en az iyilik kadar gerçektir.Bana farklı sorular sorabilir ve eleştirilerde bulunabilirsiniz. ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSULA | Tamamlandı
عاطفية"Seni kaybedemem." dedim. Avuç içleriyle yanaklarındaki taze ıslaklığı yok etti. "Beni kaybedeceksin." ~ Böyle, değil mi? Sadece hatıralar Aren. Önemli olan sadece, bu dünyaya bıraktığımız hatıralar." ~ Bana yönünü kaybedip boğulan, dalgalarla boğuş...