Kan ve ter içinde uyandığımda derin derin nefes almaya çalışıyordum. Odanın kapısı bir anda açıldığında az önce gördüğüm kabusun etkisiyle çığlık attım. Kapının önünde duran Kılıç'ın yüzünde kurnaz bir sırıtış oluşurken gözlerindeki karanlık ifade tırsmama sebep oldu.
''Gördüğün kabustan mı korktun Karanlık Kraliçesi?'' Bakışları gözlerimi esir almışken dudağının kenarı biraz daha yukarı kıvrıldı. ''Asıl kabus hemen yanındayken hem de.''
''Sırf öksürüyorum diye sakin ol geçti diyen bir kabus.'' Kelimeler ağzımdan isteğim dışında çıkarken Kılıç'ın kaşları çatıldı.
''Özgüvenin gözlerimi yaşartıyor cesur kız.'' Adım adım bana yaklaşmaya başlarken gerildim. Birkaç adım sonra gelip tam önümde durdu ve bana doğru eğildi. Onunla eş zamanlı olarak kendimi geriye çektiğimde bir elini sırtıma yerleştirdi ve hareket etmemi engelledi. ''Ama özgüvenin gereksiz egodan fazlası değil. Kafesinin içindeyken dişlerini göstermekten çekinmiyorsun, fakat kafesin kapısı açıldığı anda o dişler kayboluyor.'' Güldü. Gülüşünde bir tilkinin kurnazlığı yatıyordu.
''Bu sözleri bana korkağın tekinin söylemesi oldukça göz yaşartıcı bir durum. Söylediğin sözler süslü laf kalabalığından fazlası değil. Beni öldüreceğini, bunu yaparken da bana acı çektirmekten zevk alacağını söylüyorsun ama ufacık bir öksürükten bile korkuyorsun. Söylesene Kılıç, bu kötü çocuk havaları seni yormuyor mu? Peki sen, sen kimi kaybettin de bende bu kadar ısrarcısın? Anneni? Babanı? Kardeşini? Canın gibi gördüğün arkadaşını?''
''Kes.''
''Bu sözleri duymak zor mu geldi cesur çocuk? Kendine Karanlık Şeytan diyordun değil mi? Sahi söylesene, insanlar neden seni bir lakapla tanıyorlar? İsminden ya da kendinden nefret mi ediyorsun yoksa? Hiç anne sevgisi almadın mı? Ya da annen sen küçükken seni terk mi etti?''
''Alara kes sesini.'' Ellerimi iki yanıma doğru açtım ve nerede dermiş gibi işaret yaptım.
''Ee hani?'' dedim onun bana mahzende yaptığı gibi bilmiş bir edayla. ''Nerede o az önceki bana ahkam kesen çocuk? Yüzüne doğru eğildim. Nefesim kulağı ve boynu arasında kaybolurken belli belirsiz sırıtıyordum. ''Yoksa korktu mu? Hem de birkaç saniye önce korkak olanın ben olduğumu iddia ederken.''
Bana söylediği lafları bir bir ona iade ederken içimde anlam veremediğim bir dürtü vardı. Kılıç'ın bir eli boynuma sarılırken sırtımı sertçe duvara vurdu.
''Bir an önce sesini kesmezsen Alara, abini nasıl öldürdüğünü sana saniye saniye izletirim.''
Ağzından çıkan her bir kelime kalbime hançer gibi saplanırken nefes alamadığımı hissettim. Kılıç'ın elleri usulca boğazımdan çekildi ve gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı. O anları hatırlamak, çocuk olduğumu bilsem bile içimdeki suçluluk tohumlarını yeşertiyordu.
''Söylediğin sözlere dikkat et Karanlık Kraliçesi. Yoksa karşılığı canını yakar.'' Kapıyı çarpıp odadan çıktığında derin bir nefes aldım. Vücudum titriyordu. Öyle bir titriyordum ki gerçekliği zor algılıyordum.
Kılıç Taşkın
Odanın kapısını çarparak dışarı çıktığımda derin bir nefes verdim. Alara ağzından çıkan sözlerin ne anlama geldiğini bilmiyordu. Bilseydi böyle söyleyebilir miydi diye düşünürken aşağı kata indim.
Oturma odasına girdiğimde koltukta yayılmış vaziyette elinde içki şişesiyle oturan Acar'ı gördüğümde kaşlarım çatıldı. Sarhoş olduğu her halinden belliydi. Acar beni görünce sırıttı. Şişedeki içkiden birkaç yudum aldı ve konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTAN
ActionBakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşlarım çatıldı. Yattığım yerde dikleşip telefonu tekrardan elime aldım. Gözyaşlarım telefonun ekranını ıs...