Alara Kandemir
İçeri geçtiğimizde Asrın ve Kılıç konuşmak için yanımızdan ayrılırken herkesle tek tek tanıştım. Gece, Güneş, Ayaz, Efsun, Lacivert ve Gamze. Hepsi o kadar samimiydi ki çok çabuk uyum sağlamıştım.
Biz oturup sohbet ederken bir süre sonra Kılıç ve Asrın odadan çıktı.
''Abi?'' Asrın'a doğru yürüyüp kollarımı belime doladığımda oda bana sarıldı.
''Minik Kraliçe?'' Eğilip yanaklarımı ve alnımı öptüğünde Kılıç derin bir nefes verdi ve Asrın'a omuz atarak yanımızdan geçti. Bu yaptığı kaşlarımı çatmama neden olurken Asrın kahkaha attı.
''Onun nesi var?''
''Paylaşmayı sevmiyor.'' Söylediğinden bir şey anlamasam da kafamı aşağı yukarı salladım. Kapının önüne geldiğimizde son kez onlara döndüm ve Kılıç'la birlikte arabaya doğru yürümeye başladım.
İkimiz de tek kelime etmeden arabaya bindiğimizde Kılıç arabayı bağırtarak pati attı ve sert bir dönüşle yola çıktı. Sinirini arabadan çıkarıyordu.
Keskin virajların olduğu ara sokaklardan son hızda geçerken usulca kapının kolunu tuttum. Her dönüşte savruluyorduk fakat Kılıç bunu pek umursamıyordu.
''Kılıç'' fısıltıyla çıkan sesimin ardından Kılıç kısa bir süre bana baktı.
''Sinirliyim, sus bence.'' Onun bu halini tanımıyordum. Sinirliydi ve ne yapacağı belli değildi. Direksiyonu tutmaktan parmak boğumları beyazlarken yokuş yukarı tam gazla ilerliyorduk.
Sessizce yerime daha çok sindim. Hızımız yüzünden yokuştan inerken arabanın kısa bir süre yerden havalanması gözlerimi sımsıkı kapatmama neden oldu. Göz kapaklarımın ardındaki yaşlar akmak üzere gözlerimi doldururken ağlamamak için dişlerimi sıktım.
''Yavaşla.'' Sesimi ben bile zor duymuştum. Kılıç beni görmezden gelip yola devam ettiğinde bir elim sıkışan kalbimin üzerine gitti. Kılıç bu hareketimle birlikte az da olsa yavaşladığında çekinircesine ona döndüm.
Ona neden bu kadar sinirlendiğini sormak için ağzımı açtığımda ters bir cevap vereceğinden korkarak tekrar önüme döndüm fakat Kılıç çoktan beni görmüştü.
''Sor.'' dedi emredici bir tonda. Siniri sesine yansısa da kendini dizginliyordu.
''Neyi?''
''Az önce soramadığın şeyi.'' Derin bir nefes verdim.
''Ne oldu? Abim mi bir şey dedi, o yüzden mi bu kadar sinirlisin?'' Kılıç arabayı sürmeye devam ederken kısa bir süre bana baktı. Cevap verip vermemek arasında kararsız gibiydi.
''Evet.'' Cevabıyla kaşlarımı çattığımda aklımdan binlerce farklı düşünce geçti. Ve hiçbiri de düzgün şeyler değildi.
''Anladım.'' Ne dedi diye soracak cesareti kendimde bulamadığım için tekrardan önüme döndüm. Kılıç öncekine nazaran daha sakin bir şekilde ilerliyordu. Bir süre evin yolunda ilerledikten sonra sola döndüğümüzde kaşlarımı çattım.
'Nereye gidiyoruz?''
''İşimiz var.'' Aklıma gelen düşünceyle ellerim buz keserken üzerimdeki tişörtün uçlarından tutup biraz daha aşağı çektiğimde Kılıç gür bir kahkaha attı.
''Eğer düşündüğün şey sevişmemizse, genellikle o iş için odamı tercih ederim.'' Eğlenir bakışları yavaşça bana döndü. ''Ama eğer yer ayırt etmem diyorsan,''
Gözlerim yuvarlarından çıkacak kadar açılırken ellerim buz gibi olmuştu. Sözleri aklımda dolanırken ellerimi saklamak için bacaklarımın altına koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTAN
ActionBakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşlarım çatıldı. Yattığım yerde dikleşip telefonu tekrardan elime aldım. Gözyaşlarım telefonun ekranını ıs...