Alara Kandemir
Odamın kapısının tıklanmasıyla kafamı okuduğum kitaptan kaldırdım. Misafir kabul edecek bir ruh halinde değildim.
''Müsait değilim.'' Diye bağırsam da kapıdaki kişi bunu umursamıyormuş gibi kapıyı bir kez daha tıklattı.
Kapının tok sesi artık sinirimi bozmaya başladığında oflayarak oturduğum yerden kalktım. Üstümdeki hello kitty'li pijamalar durumu daha da ironikleştiriyordu.
Kapıya ulaştığımda bir hışımla açtım. Tam karşımdaki Kılıç elinde tuttuğu bir şeyi arkasına saklayarak benimle göz teması kurdu.
''Benimle gelebilir misin?'' Zaten olmayan moralim olabilirmiş gibi daha da düşerken dudaklarım düz bir çizgi halini almıştı.
''Konuşacak bir şeyim yok.'' Kapıyı kapatıp odaya tekrar dönüyordum ki Kılıç pes etmeyecekmiş gibi kapıya vurmaya başladı.
''Çok az, lütfen sadece 5 dakikalığına.''
Bıkkınca nefes verip aynadan kendime baktım. Onunla aynı ortamda bulunmak bile istemiyordum fakat beni rahat bırakamayacağını bilmek de pek yardımcı olmuyordu.
Tekrardan gidip kapıyı açtım.
''5 dakika.'' Kılıç'ın önüne geçerek söylediği odaya ilerlemeye başladım. Kapı kapalıydı ve bu bile canımı daha çok sıkıyordu.
''Biliyorum kesinlikle yaptığımı telafi etmez.'' Cümlesini devam ettirmeden kapıyı açtı. İçeride en az 100 tane barbie bebek vardı. Büyük barbie evleri sanki bir peri masalından fırlamışçasına dört bir yana yerleştirilirken pembe arabalar da garajlara park edilmişti.
Odada resmen bir barbie şehri vardı.
''Nasıl?'' Dedim içimdeki heyecanı gizleyemeden. ''Ne ara?'' Cümlelerim havada asılı kalırken Kılıç'a döndüm. O ise elindeki peluş ayıyla bekliyordu.
Tanıştığımız ilk gün yolda düşürdüğüm peluş ayıyla.
''Beğendin mi?'' Ayıyı bana uzattı. Gözlerim dolmuştu.
''Kılıç...'' diye fısıldadım saniyeler sonra. Mutluluk gözyaşlarım akmak için an kolluyordu. ''Çok güzel.'' Bana yaptıklarını daha sonra düşünmek için bir kenara atıp boyuna atladım. Güçlü kolları saniyesinde belimi sarmıştı.
''Özür dilerim.'' Diye fısıldadı boynuma doğru. Ferah parfümü içimi kıpır kıpır etmişti.
''Baba?!'' Diye bağıran sesle kaşlarımı çatarak Kılıç'tan ayrıldığımda şaşkın bir suratla gözlerine baktım.
''Az önce biri baba diye mi bağırdı? Hem de oturma odasından.'' Kılıç sıkıntıyla nefes verdiğinde ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.
''Aslında bu bayağı karmaşık-'' Diyerek lafa başlıyordu ki küçük bir kız çocuğu koşarak Kılıç'a sarıldığında sustu. Ben ise birkaç adım geriledim. Olayın şoku ve yaşadığım karmaşayla kaşlarım çatıldı. Duygularım birbirine girmişti.
''Baba Baçbaç gıdık yapıyoy!'' Küçük kız ellerini Kılıç'a doğru uzatarak hayıflandı.
''Baçbaç mı?'' Diye sorduk Kılıç'la aynı anda. Barça da yanımıza ulaşmıştı. Bakışlarım ona dönerken yüzünde yarım bir sırıtışla kıza baktığını gördüm. Şaşırmak yerine gülüyor, ara ara da gözleri benimle kesişiyordu.
''Bir saniye'' Araya girmemle bütün gözler bana döndü. Kız da beni yeni fark etmiş olacak ki Kılıç'ın kulağına eğilerek sessiz olduğunu sandığı ama duyulan bir sesle bir şeyler mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTAN
ActionBakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşlarım çatıldı. Yattığım yerde dikleşip telefonu tekrardan elime aldım. Gözyaşlarım telefonun ekranını ıs...