[31. BÖLÜM]: ŞEYTAN'IN KURALLARI

2.3K 176 154
                                    

1 Ay Sonra

Karanlık oda.

Konserve yiyecekler. 

Bir bardak su. 

Bedenim halsizlikten bitap düşerken göz kapaklarım titriyordu. Uyuşmuştum, düşünce yetimi neredeyse kaybediyordum ve zaman algım sıfırlanmıştı. 

Her gün aynı yüz, aynı ses, aynı beden...

Büyük çelik kapı açıldı ve Şafak içeri girdi. Dışarıdan gelen ışık gözlerimi yakıyordu. 

''Taşkın Güzeli!'' diye bağırdı neşeli bir sesle. Elinde her zaman getirdiği gibi üçlü yemek kabı vardı. İçini açmama gerek yoktu, bakmama ya da koklamaya ihtiyaç duymazdım. 

İlk bölmede biraz ekmek, ikinci bölmede üç kaşık pilav, son bölmede ise konserve barbunya. Hiçbir zaman bitmeyen barbunya kapta gidip geliyordu. Çürümüştü, küflenmişti ve kokuyordu. 

''Uyandırdım mı?'' diye sordu dudaklarını büzmüş bir şekilde. Boş bakışlarımı ona çevirdim. Nefret yoktu, korku, çaresizlik, öfke... Hiçbiri artık yoktu. 

İçimdeki kalan tek duygu filizi, diğer hepsini zehirli bir sarmaşık gibi sarmış ve yok etmişti. Kabulleniş. 

Kabulleniş en büyük yenilgidir. Çabalatmaz seni, değmez dedirtir. Uğruna savaştığı her şeyi alır ve bir bir yok eder. 

Ta ki sen hepsini unutana kadar. 

''Kılıç.'' dedim dakikalar sonra. Her gün kafamın içindeki ses tekrardan harekete geçti. İleri, geri, sağa ve sola. Her seferinde bir öncekinden daha yüksek bir sesle. Her seferinde bir öncekinden daha silik bir şekilde.

''İyi hatırlattın.'' elindeki yemek kabını yatağımın yanına bıraktığında çenemi ellerinin arasına aldı. Dudakları kulağımın yanına gelirken tepkisiz bir şekilde bekliyordum. 

''O çok sevdiğin, uğruna ölmeyi göze aldığın Kılıç var ya.'' Bir parmağını saçıma dolayıp oynamaya başladı. ''Artık yok.'' 

Boş bakışlarımı sürdürdüğümü gördüğünde kaşlarını sahte bir üzüntüyle çattı. 

''Acaba sana fazla mı yüklendim?'' Elini alnıma koydu. Muhtemelen ateşimi ölçüyordu. ''Seni bir depoya hapsedip bütün sevdiklerini senden kopardığımda fark etmeden duygularını öldürmüş olabilir miyim ki?'' Kaşları biraz daha çatıldı. 

''Cevap vermemeye devam edersen delirdiğini düşüneceğim.'' Boş bakışlarım devam etti. 

''Taşkın güzeli, bana cevap ver.'' 

Cevap vermedim, konuşabiliyor muydum ona bile emin değildim. Tek bir kelime çıkıyordu ağzımdan. Başka kelimeler sanki zihnimin en kuytu köşelerine kilitlenmişçesine saklanırken Şafak ayağa kalktı ve iki parmağıyla burun kemerini sıktı. 

''Peki, aklımda olsun sana bir terapist ayarlayacağım.'' Adımları tekrardan kapıyı bulduğunda çıkmadan önce son bir kez bana döndü. 

''İstediğin herhangi bir şey var mı?'' Bakışlarımı yerden çekmedim. O ise oflayarak odadan çıktı ve kapı tekrardan üzerime kapandı. 

Şafak Erguvan

Oflayarak Alara'nın yanından ayrıldığımda adımlarım bu kez de tam karşıdaki odaya, Barça'nın yanına doğru ilerledi. 

Kapıyı açıp içeri girdiğim gibi Barça hareketlendi. Elleri tavana uzanan iplere bağlıydı ve tahminen kolları epey ağrımıştı. 

Fakat her şeye rağmen ağzı hala iyi laf yapıyordu. 

KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin