[26. BÖLÜM]: ŞEYTANIN SOĞUK CESEDİ

2.9K 212 146
                                    

Sakin okuyun lütfen qlfqoeğgoqfqfldfğpwkğ

Buz mavisi gözlerini üzerimden bir an olsun çekmeden adım adım bana yaklaşmaya başladı. Korkmuyordum, korkmayı çok önceden bırakmıştım ama en ufak bir dikkatsizliğim canıma bile mal olabilirdi ve bu beni geriyordu. 

Adam tam önümde durduğunda hızlı bir hamleyle masanın altından çıktım ve açık olan bahçe kapısından dışarı koştum. Kılıç ya da Arkın'ı görememek içimdeki endişe duygusunu biraz daha körüklerken beni duymalarını umursamadan bağırdım. Birkaç adamla baş edebilirdim. 

''Kılıç! Arkın! Beni duyuyor musunuz?!'' Hızlı hızlı etrafımda döndüğüm sırada arkamda birini hissettim. Çevik bir hareketle adamın kolunu tutup sırtına yasladığımda bağırdı. 

Dikkatimi dağıtmasına izin vermeden elindeki silaha tekme atarak silahın düşmesini sağladım, ardından kolunu kırarak bu kez burnuna sert bir darbe indirdim. Düşen silahı elime alırken aynı zamanda adamın beynini dağıtmıştım. 

Adamlar tahmin ettiğimden daha zordu. Hepsinin özel eğitimli koruma olduğu belliydi ve bu beni fazlasıyla zorluyordu. Güçlükle de olsa ona yakın korumayı öldürdüğümde başım dönüyordu. 

Tutunmak için bir yer ararken ense köküme inen sert darbe sendelememe ve gözlerimin kararmasına neden oldu. Ben ne olduğunu anlayıp harekete geçemeden biri yüzüme siyah bir bez geçirmesiyle çok geçmeden bayıldım. 

________________

Siyah bir odadaydım, belki de kafamdaki çuval yüzünden etrafı siyah görüyordum. Gerçekliği tam olarak kestiremesem de bir yere bağlı olduğumu net bir şekilde biliyordum. Yerdeydim, soğuk zemin bedenimi titretiyordu. 

Ağırlığından dolayı ellerimi bir arada tutan şeyin halat değil kelepçe olduğunu anlamıştım. 

Sesler vardı. Birçok ses. 

Yoğun rutubet ve havasızlık ciğerlerimi boğuyordu. Damalar ritmik bir şekilde yerde ses çıkarırken açılan kapının sesi kulaklarıma doldu. 

Başım zonkluyor, ense köküm acıyordu. 

Birinin bana yaklaştığını duydum. Adımları sert ve emindi. Önüme kadar gelip sert bir hareketle kafamdaki çuvalı çıkardı. Ciğerlerime dolan hava kalbimi sıkıştırıyordu. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp ışığa alıştırdığımda gelen kişiye baktım. 

Buz mavisi gözleri ışıkta parlıyordu. 

Sessiz bir şekilde ona bakmayı sürdürürken dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. 

''Bağırmayacak mısın?'' 

''Kılıç nerede?'' Gözleri parladığında zayıf bir yanımı bulduğunu anladım. 

''Vücuduna elektrik yiyor. İradeli biri, bu kadar uzun süre dayanması şaşırtıcı.'' Kalbim sıkıştı. İçim içimi yiyor, Kılıç'a bir şey olacağı düşüncesi nefes almamı engelliyordu. 

''Nerede o?'' Diyerek sorumu yineledim. 

''Şehrin,'' dedi yüzünü yüzüme yaklaştırırken. ''diğer ucunda.'' 

''Dokunma ona.'' Dudaklarını büzdü. 

''Sevgilini kurtarmak mı istiyorsun?'' Sertçe çenemi kavrarken gözlerine bakmamı sağladı. Kararlılıkla kafamı salladım. ''İkinizden biri ölecek. Bunun sen olmasını mı istiyorsun?'' 

Cebindeki kumandaya basıp duvardaki büyük ekranı açtı. 

Kadrajda Kılıç vardı. 

''Kılıç!'' diye bağırdım. Kılıç yarı kapalı gözlerle sıktığı dişlerinin arasından ekrana baktı. Beni görebiliyordu. Arkadaki koruma bir düğmeye bastığında Kılıç'ın koluna bağlı olan kablolar vücuduna tekrardan elektrik verdi. 

KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin