[21. BÖLÜM]: ÇATLAYAN DUVARLAR

4K 261 238
                                    

Barça patates kızartmak için mutfağa gittiğinde başımı ellerimin arasına alarak düşünmeye başladım ama bir süre sonra aklım, katilimin kucağına düştü. 

Keskin yüz hatları gözümün önüne geldi. Hafif kalkık burnu, yeşil gözleri ve dolgun dudakları... Bakışlarındaki karanlığa rağmen içinde ufak bir çocuk barındırması, aslında çok nazik olup da bazı şeyler yüzünden sert görünmeye çalışması...

Sert çocuklar da gök gürültüsünden korkarmış.. 

Düşündüklerim gözlerimi doldurduğunda başımı iki yana sallayarak gerçeklerden kaçtım. Koltuktan kalkarak Barça'nın yanına gittiğimde kısa bir an bana baktı ve dudakları kıvrıldı. 

''Bir tanecik aşkını mı özledin?'' Nereden anladığını sormak yerine kafamı aşağı yukarı salladım. O ise konuyu uzatmayıp patateslere odaklandı. 

''Onun yanına mı gidiyordun?'' Kaza anını sorduğunu anladığımda bir kez daha kafa salladım. ''Gerçekten gitmek istiyorsun değil mi onun yanına?'' diye devam etti sormaya. Bir kez daha onayladım. 

Derin bir nefes verdi ve bana döndü. ''Kılıç'ı tanıyorum. Aslında o aptal şeytanı herkes tanıyor,'' sırıtarak bana döndü. ''sence de öyle değil mi Karanlık Kraliçesi?'' 

''Sen, nerden?'' Hızlıca bir adım geri gittiğimde güldü. Beni umursamayıp Kılıç'ı aradı, bir süre konuştular ardından muzip bir ifadeyle bana döndü.  

''Buraya geliyor.'' Kaşlarını çattı.

''Yemek yetmez baştan söyleyeyim.'' Yüzümde ufak da olsa bir tebessüm oluşmuştu.  

''Bi kere o senin kadar yemiyordur. Ayrıca o senden çok daha kaslı, yediklerine dikkat etmesi gerekir zaten.'' Kollarımı önümde kavuşturduğumda Barça sırıtarak yüzüme doğru eğildi. 

''Bana küçük aşığını mı savundun sen?''

''Emin ol, o senden çok daha büyüktür.'' Kaşlarımı çatarak üstten olduğunu umduğum bir bakışla ona baktım ama bu sadece biraz daha sırıtmasına neden oldu. Bakışları çok kısa bir süre giydiği eşofmana indiğinde sırıtışı biraz daha büyüdü. 

''Sana kimin daha büyük olduğu göstermek isterdim, ama sanırım bu 'büyük' aşığına hakaret olurdu.'' Sözlerinin altındaki imayı anladığım anda gözlerim büyüdü, o ise kahkaha atarak patates pişirmeye geri döndü. 

''Kılıç'ı tanıyorsan Arel'i de tanıyorsun o zaman.'' diyerek konuyu en hızlı şekilde değiştirdim. Barça bu kez gülmek yerine kaşlarını çattı. Sesi sert çıkmıştı. 

''Asıl sen, onu nereden tanıyorsun?'' 

''Kaza yapmadan önce Arel'leydim. Onunla vedalaşıp yola çıktığımda kaza yaptım.'' Zihnim yeni fark ettiğim gerçekle sarsıldığında nefes alamadığımı hissetmeye başladım.

''Siktir,'' başımı ellerimin arasına aldım. ''Kazayı Arel mi yaptırdı yani?'' 

''Evet.'' dedi kayıtsızca. Dünyada her şeyden çok buna emin gibi konuşmuştu. 

''Neden?'' Anlamıyordum, Arel'le iyi geçiniyordum. Ayrıca bana bu kadar iyi dövüşmeyi de o öğretmişti. Kendi sonunu mu yetiştiriyordu?

''Kılıç'la araları iyi değil. Daha çok Kılıç'ın yerini almak istiyor.'' 

''Ama bana dövüşmeyi o öğretti.'' dediğimde bakışları koyulaştı. 

''İşte bu garip, kendi ecelini yetiştirmek..'' Kafasını olmaz dercesine iki yana salladı. ''Sanırım senin Kılıç yerine onu seçeceğini düşünüyordu.''

KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin