Araba küçük ahşap evin patika yoluna girdiğinde saat neredeyse gece yarısına geliyordu. Evin içinde yanan loş sarı ışık arabanın farları dışındaki tek ışık kaynağıyken hafifçe yerimde dikleştim.
Şoför koltuğunun arkasında oturuyor, Kılıç'ın aldığı nefesleri duyuyordum.
''Uyudun mu?'' Diye mırıldandı Kılıç dikiz aynasından bana bakarken. Uyumadığımı bilmesine rağmen soruyor, belki de yaşananlardan sonra vereceğim tepkiyi ölçmek istiyordu.
Bakışlarımı dikiz aynasından ayırıp kafamı öne eğdim. Yorgun ve halsizdim. Uykusuzluktan bayılma raddesine gelsem de uyumamış, bütün bir yol öylece dışarıyı izlemiştim ve bu da bütün enerjimin tükenmesine neden olmuştu. Bir süre sonra ise sesler kafamın içinde kar topu gibi büyümüş, beni düşünce bataklığına hapsetmişti.
''Hayır.'' Diye mırıldandım onun gibi. Sesim daha kısık çıkmıştı. Ev tepede, yol virajlıydı. En az yarım saatlik yolumuz vardı ve o yol yine sessizlik içinde geçecekti.
''Uyumak ister misin?'' Bütün hücrelerim evet diye haykırırken zorlukla kafamı sağa sola salladım. Yarım saat daha dayanabilecek gücü kendimde bulamasam da en sonuna kadar dayanmaya çabalayacaktım. Yalnızlık ruhumu mengene gibi kıstırmışken gözlerimi kapatmak kalbimi sıkıştırıyordu. Hareketim hoşuna gitmemiş gibi kaşlarını çattı.
''Alara uyumalısın.'' Derin bir nefes verdi. ''Uzun bir yoldu. Yorucuydu, yıpratıcıydı, zordu... Dinlenmen lazım.'' Ruh hali öyle çabuk değişiyordu ki artık onu yakalayamıyordum bile. Yol zordu fakat beni yıpratan oydu. Haklıydı. Yorulmuştum, yıpranmıştım ve zorlanmıştım ama hiçbiri yolculuktan değildi. Bunu o da biliyordu.
''Haklısın.'' Diyerek onayladım onu. ''Uzun bir yoldu. Yordu, yıprattı.'' Devam etmeden sustum. Ona laf anlatmak ya da uğraşmak bile istemiyordum. Gözlerim artık kendini kapanmaya zorlarken yerimde kıpırdandım. Altımdan geçen yola bakmak bile uykumu getiriyordu.
''Eğer şansın olsa beni hastaneye yatırır mıydın?'' Sorusunu anlamam bile birkaç saniyemi almıştı. Beynim nihayet sözlerinden anlamlı bir cümle çıkardığında yerimde biraz daha dikleştim. Onunla konuşmak bile istemiyordum ama sorusunu cevaplamak için kendime izin verdim.
''Muhtemelen.'' Bakışlarım akan yolda kayboldu. ''Her insan seni tedavi ettirir.'' Kısa süreliğine gözlerimi kapattım. Uyku öyle güçlü bir şekilde bedenimi sarsıyordu ki gözlerimi tekrar açmam birkaç dakikamı almıştı.
Nihayet gözlerimi açtığımda ise dikiz aynasından beni izlediğini gördüm. Farklı...bakıyordu. Daha yoğun ya da derin. Daha normal ya da daha deli...
Ben dış dünyadan soyutlaşmışım ve hiçbir şeyi algılayamıyormuşum gibi hissettiğimde ahşap evin bahçesine giriş yaptık. Araba durdu, kontak kapandı fakat ikimizde arabadan inmek için hareketlenmedik. Ben yorgunluktan durdum fakat Kılıç...
Artık onu anlayamıyordum bile...
''Alara.'' Dedi birkaç saniye sonra kısık bir sesle. Aden'in güvende olduğunu biliyormuşçasına sakin hareket ediyordu. Ona bakmadım bile.
''Aden.'' Diyerek yine de hatırlattım.
''Güvende.'' Dedi anında. ''Şafak'ın yanında.'' Derin bir soluk bırakırken bakışlarım ormandan ayrılıp ahşap eve döndü.
''Babasını öldüren adamın yanında güvende.'' Ona bakmasam da kaşlarını çattığını biliyordum. Aldığı kesik nefesi bile bunun kanıtıydı. Dikiz aynasından bana baktı. Ona bakmayı reddettim. Yorgunluk heyelan gibi üzerime yıkılmışken onunla uğraşmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTAN
AcciónBakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşlarım çatıldı. Yattığım yerde dikleşip telefonu tekrardan elime aldım. Gözyaşlarım telefonun ekranını ıs...