Seeelaaamlaaar!!
Nasılsınız?Kötüyseniz dertleşelim!
Geçen bölüm 60k için teşekkür etmiştim, şimdi 70k olmuşuz...
Her bölüm başı böyle atlamaya başladık, ne kadar mutluyum bir bilsenizz!
Vee bunun için size bir sürprizim var.
Eğer finale kadar 100k olursak finalde değişiklik yapacağım.
Nedenini anlayacaksınız.
Her neyseee haydi bölüme geçelim!💝
...
Bugün önemli bir gündü. Hemde çok önemli bir gün.
Karımın- pardon bu baya baya ağız alışkanlığına dönmeye başladı. Yüzbaşımın doğum günü!
Sevgili oluşumuzun üstünden beş ay geçmişti ve aralık ayına sonunda gelmiştik.
12 Aralık. Kübra'mın doğum günü...30 yaşına giriş günü.
Benden iki yaş küçük olmasına rağmen olgundu. Asker kadın, ne bekliyorsam.
Bazılarına göre turşumuzun kurulduğu yaşlara gelmiş olsakta ikimizde kariyerimizde güzel yerlere gelmiş,olgunlaşmış insanlardık. Bence bir ilişki için en doğru zamanlardı bunlar. Hayatın farkına vardıktan sonrası...
Ki ben onunla evlenmek zorundaydım. Nede olsa çoktan karım demeye alışmıştım. Artık bu bir istek değil ihtiyaç haline gelmişti.
Gelecek hayallerime kısa bir reklam arası vererek oturduğum yerden emir yağdırma işime devam ettim.
"Şu balonlar niye sarı?"
Bana dönen Sarı-yani yüzbaşımın timinden eski hastam- bıkkın bir nefes daha vererek başını onaylamaz biçimde salladı.
"Birlikte aldık ya, sarı lacivert isteyen sendin ya. Galatasaray'ı tutuuğumu söylememe rağmende inadına iki katı aldın ya."
Her bir kelimenin üstünde dura dura mala anlatır gibi açıklamasından sonra düşünür gibi başımı onaylar biçimde yavaşça salladım.
"Öyle yapmıştık değil mi?"
Omuzumdaki elleri hissetmemle ayağa fırladım. Tikim vardı ya!-Aslında yok, korktuğumu inkar etmek için söylüyordum-
Arkamı döndüğümde gördüğüm Ömer ile gülümsedim. Seni gram sevmiyorum çocuk!
Bu niye Kübra'mın doğumgününe geldi ya?
Ben çağırdım değil mi?
"Hocam siz gidip pastayı mı alsanız? Hazır olmuştur şimdiye."
Her ne kadar başlarından savmak için bir bahane uydurduğunu anlasamda haklıydı. Saat beşi geçiyordu ve pasta çoktan hazır olmuş olmalıydı.
"Peki."
Sandalyeye koyduğum ceketimi alarak üstüme geçirdim. Havalar bayağı soğumuştu. Her ne kadar mont giysem daha rahat edeceğimi bilsemde kombinimi bozmamak için mal gibi ceket giymiştim.
Bugün özel bir gündü nede olsa. Birazcık özenmekten zarar gelmezdi.
"Kaartal!"
Elindeki telefonla birisiyle konuşan, yaklaşık iki katım adama bağırarak sinir bozucu olmanın verdiği zevkle telefonu özür dileyerek kapatışını izledim.
Bu haz... Mükemmel.
"Pastayı alsana."
Dediğim gibi saat çoktan beş olmuş,hatta geçerken zamanımı boşa harcayamazdım. Zaten ben olmasam nereden akıllarına gelecekti bir yer tutup doğumgünü kutlamak? Aslında herkesin aklına gelecek ilk fikir olabilirdi ama hepsini teker teker arayıp zorla buraya sürükleyen bendim. Onlarda bir zahmet kalan hazırlıklarla ilgilensinlerdi.
Arkamı dönerek kafeden çıktım. (Vaay bölüm arası nottt, neyse ciddi olalım. Geçen bölümlerin birinde kafe yerine cafe yazmıştım. İki farklı siteden bakıp yazıyorum çoğu kelimeyi, burasıda aynı şekilde oldu. İki sitede farklı bilgi verdi. Düzenleme yaparken cafeyi de kafe yapacağım. GO!) Sırtımın sert,nefret ve kin dolu bakışlarla delindiğini hissedebilsemde umursamadım.
Arabama binerek telefonumu ceketimin cebinden çıkarttım. Mesajlara girerek Kübra'mın ismine dokundum.
Siz:Napıyorsunuz yüzbaşım??
Onu tanıdığım zaman boyunca bildiğim şey şuydu ki eğer görevde değilse mesajlara erkenden dönerdi. Ve beni yine şaşırtmamıştı.
Yeşim Gözlüm:Sarı ve Kartal kaçmış, yine.
Yeşim Gözlüm:Onların kuyruğunu çekmeye gidiyorum.
Has...Lan ben bu çocuklara izin alın bir günlik demiştim. Kaçmak neydi?
Hayır birde koskoca asker adamdı bunlar. Hadi Sarı maldı, Kartal nereden çıkmıştı!
Dışarıdan bakınca yüzbaşımı andırıyordu. Soğuk bakan koyu kahve gözleri her zaman durgun ve sertti. Uzamaya başlayan asker traşı saçları siyah, gür kirpikleri ile aynı tondaydı. Daha ince hiç sakal bıraktığını dahi görmemiştim. Hatta bırakın uzatmayı, sanki sakalları çenesinde kökten yok olmuştu.
Onu gören her insan otoriter, katı kurallara sahip biri olduğu sanardı. Ama bugün öğrendiğim kadarıyla ciddiyetle tek bağlantısı dış görünüşüydü.
Siz:Nereden bulacaksın koskoca şehirde iki adamı?
Tam yerini öğrenmem lazımdı.
Yeşim Güzlüm:O mallar yine gitse gitse lunaparka gitmiştir.
Lunapark?Koskoca iki adam ne yapacaktı Allah aşkına orada?Pamuk şeker ve atlı karınca date mi?
Neyse, en azından nereye gideceğini öğrenmiş olmuştum.
Siz: Sana kolay gelsin serotonin.
Çok geçmeden gelen yanıtla nedensizce kalbimin hızlandığını hissettim.
Yeşim Gözlüm:Kolaysa başımıza gelsin şurimşine.
Yeşim Gözlüm:Lunaparkta bir date var mısın?
...
EVEEETT, BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ?(caps lock açık kalmış)
Bu arada sanırım bölüm başında koyduğum 100k sınırına ulaştık...
BEN BÖLÜMÜ BİTİRENE KADAR 90K NASIL OLDUK BİZ YA?!
Kalp ya bu hani?Dayanmıyor...
Seviliyorsunuz bebeklerim, teker teler her biriniz.
100k özel bölüm için beklemede kalın!
Bir dahaki bölümlerde görüşelim!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serotonin -Asker & Doktor-
RomanceYüzbaşı ve Profesör Doktor ... Vatanı uğruna şehit olmayı kafasına koymuş, bu hedef uğruna acı da dahil olmak üzere hislerinden vazgeçmiş, varını yoğunu ailesine adamış, oldukça başarılı ve katı olmasıyla bilinen kadın bir asker. Yüzbaşı Kübra Ayla...