/2/

9.1K 467 29
                                    

Selamın aleyküm canlarım!

Nasılsınız bakalım? Dertleşelim miiii???

İnanıyorum, bu kitap tutacak.

İnanma nedenim: yok.

Haydi okuyun bakayım💞

...

Yine bir ameliyattan çıkmış, eldivenleri çöp kutusuna atmış, ellerimi yıkıyordum.

Bu seferki ameliyatlar oldukça zorlamıştı beni. Nedeni ise durumlarının kötü olması değil, vatanımızı koruyan askerler olmalarıydı. Tabiki aralarından bazılarının durumu oldukça kötüydü. Örneğin sonradan Yüzbaşı olduğunu öğrendiğim kadın asker...

Ameliyatı başarılı geçsede ameliyat esnasında birçok kez kalbi durmuştu. Vurulmayla birlikte iç kanaması da vardı ve büyük ihtimalle bu yüzdendi.

Diğer askerlerin çoğunluğu kurşun yarası olsada neredeyse hepsi sıyrıklardan ileri gitmiyordu. Bir Yüzbaşı olarak bu denli yaralanması sorun değil miydi?

"Ameliyatlar nasıl geçti hocam?"

Yanımda elimi yıkayan Ömer'e kısa bir süre bakarak geri önüme döndüm.

"Sen bana platonik misin nesin be Ömer? Her zaman peşimdesin."

Gülerek kafasını onaylar biçimde salladı.

"Sizde fena değilsiniz şimdi hocam. Kız olsaydım ilk tercihimdiniz."

Bende onun cevabına sesli bir şekilde güldüm.

"İyiydi. Sadece Yüzbaşı zorladı biraz. Ama iyileşecek hepsi. İnşAllah."

"Öyle, inşAllah."

Vedalaşarak yanından ayrıldım ve direktmen asansöre bindim. Bıraktığım eşyalarımı tekrar alarak hastaneden çıktım. Saat gece ikiydi. Bu saate kadar kaldığım sayılı günlerdeydim galiba. Tabiki nöbetleri saymazsak.

Bahçede park halinde duran arabamın kilitlerini açarak bindim. Kemerimi takarak anahtarı çevirdim ve hareket haline geçtim.

Yaklaşık on dakikanın sonunda eve varırdım.

Normalde şarkı dinleyerek araba sürmeyi sevsemde bugünlük pas geçtim. Malum, şuan bırakın şarkıya eşlik etmeyi, arabayı bile adam akıllı kullanacak halim yoktu.

Trafik olmaması nedeniyle hızlıca eve vardım. Bir sitenin C Blok, 6. katında oturuyordum. Aslında maaşım daha iyi bir eve de yeterdi fakat insan tek başına yaşayınca büyük bir ev sadece daha fazla yalnızlık hissi anlamına geliyordu. 1+1 bir evdi ve benim için gayet yeterliydi. Zaten giden gelenimde yoktu. Nede bakmam gereken bir evcil hayvanım. Saatsiz denebilecek bir işti benimki, ve bu durumdayken evcil hayvan alma sorumluluğunu sırtlanamazdım. Yeterli ilgi ve zamanı veremeyeceğim bir hayvan sadece mutsuz olurdu. Buda beni daha da yalnız yapıyordu.
Ama olsun, en azından mutsuz bir hayvanı hapis altında tutmaktan iyidir.

İçeri girdiğimde elimdeki çantayı hemen yanıma bırakarak ışığı açtım. Aniden aydınlanan odayla gözlerim biraz kamaşsada uykum hala dinmemişti. 17 saate yakın ayaktaydım ve bunun 7 saati ameliyatlarla geçmişti.

Tembel tembel yürüyerek mutfağa geçtim. Amerikan tarz bir mutfaktı. Küçük ama yeterli.

Dolabı açarak içine bakındım. Aslında oldukça açtım ama yemek yapmakla uğraşacak hakim yoktu.

Gözüme kestirdiğim süt şişesini dikleyerek boşalan paketi çöpe yolladım. Zaten yarısından daha azdı ve tek İçişte bitmişti.

Mutfaktan çıkarak zaten birleşik olan salona geçtim ve az önce açık bıraktığım ışığı söndirerek tabiri caizse sürüne sürüne yatak odama geçtim. Kendimi yatağa attığım gibi ağırlaşan göz kapaklarımla üstümü değiştirmeye dahi fırsat bulamadan hastane önlüğüyle uyuya kaldım.

Acaba Yüzbaşı nasıldı? Dosyasına dahi bakamadan eve gelmiştim. Baygın haliyle bile mimikleri sertti. Büyük bir ekibi yönetmenin yükünü yaralıyken bile omuzlarında taşıdığı belli oluyordu. Baygınkenki ifadesi bile emrindeki askerlere umut veriyor gibiydi.

Hala kendinde olduğunu, uyandığı zaman eski haline geri döneceğinin ümidini aşılamak istercesine heybetliydi.

Baygın bir aslan gibi... Yelesine bir pençe izi daha eklenmiş bir aslan gibi...

Uykumda dahi düşündüklerim bunlardı. Sanırım o asker hayatım boyunca unutamayacağım hastalarımın arasında başı çekecekti.

...

Nasıldı nasıldı???

Kısa kısa bölümlerle devam ediyoruzzz!

Sizce daha mı uzun olmalı?

Yoksa bu şekilde daha mı iyi?

Sonraki bölümde görüşelim! Bir bölüm okuyup kaçmak yok.

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin