/25/

4K 284 36
                                    

Selamlarrr Watty tayfa!

Nasılsınız? Kötüyseniz dertleşelim!

Hala köydeyim...:,)

Normalde bu hafta bölüm gelmeyecekti ama günlük 3 bölüm sayısını 1-2 ye indirerek atamaya karar verdim.

Ne kadar iyi bir yazarım görüyor musunuz?(!)

Haydi başlayalım bakalım 🪐

...

Yine ve yine bir ameliyattan çıkmış, ellerimi yıkamış asansöre binmek üzere kolidorda ilerliyordum.

Tek bir fark vardı, oda hergünkü neşemin kat kat artmasıydı.

Nereye gitsem yüzümden büyük gülümsemem eksik olmuyor, gördüğüm her küçük çocuğun başını okşuyor, gördüğüm her görevliye selam veriyordum.

Nedeni ise gayet basitti. Ben. Kübra'ma. Onu. Sevdiğimi. Söyledim.

Dün akşam yaşananlar aklıma geldikçe kızardığımı hissediyor, yanaklarımın alev aldığını bilsemde bunu durduramıyordum.

Henüz sevgili veya ona benzer bir şey değildik. Ve suç bendeydi.

Ona aşık olduğumu söyler söylemez bildiğin kaçmıştım. Tam bir aptal olduğumu söylemiş miydim?

Normalde bu hareketimden sonra asla yüzüne bakamaz, onun beni sevmediğini düşünerek içten içe kendimi yerdim.

Ama bu sabah hastaneye geldiğimde Ömer ilk defa bir işe yaramış ve şurimşinenin ne demek olduğunu açıklamıştı.

O gün ona anlamını bile bilmeden söylediğim kelimenin beni bu kadar mutlu edeceğini bilemezdim.

Şurimşine... Aşkım demekmiş.

Kübra'm, Yüzbaşım, biriciğim, yeşim gözlüm... Oda beni seviyormuş. Benden daha cesur bir şekilde aşkını itiraf etmiş, kaçmak yerine aynı günün akşamı yanıma gelmişti.

O cesurdu. Ben ise korkak. O ateşti. Ben ise toprak.

Ama nasıl olduysa iki yürek birbirini bulmuştu. Nasıl olduysa ben onu, o beni sevmişti.

Sahi, benim gibi birini nasıl sevebilmişti? Benim gibi bir tecavüzcünün tohumunu nasıl sevebilmişti? Evet, belkide bunu bilmiyordu, ama hisleri önemliydi. Benim bir piçin çocuğu olduğumu hissetmiş miydi?

Gün boyunca bedenimi ele geçiren sevinç solarken duraksadım. Çoktan odamın önüne gelmiş olmama rağmen bir türlü kulpu tutamayan elim titriyordu.

Ben onu hak ediyor muydum?

Telefonuma gelen bildirimle girdiğim transtan çıkarak ekrana baktım.

Yeşim Gözlüm:Kaçmak yakışıyor mu Berkay isimli birine?

Sadece tek bir mesaj az önceki düşüncelerimden eser bırakmazken odaya geçerek kapıyı kapattım.

Tekerlekli koltuğa oturarak parmaklarımı klavyede gezdirdim.

Siz: Yakışmaz değil mi?

Siz: Bu akşam boş musun Yüzbaşım?

Evet, az önce karar vermiştim. Çıkma teklifi edecektim ama tek sıkıntı şuydu. Nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Ben hayatım boyunca kimseyele sevgili olmamıştım ki! 32 yaşın bir adam için bu imkansız dursada doğruydu. Yetimhane, okul ve iş derken kendimi tamamiyle hayatıma adamış, branşımdaki ileri gelenlerden olmayı başarmıştım. Ve asla pişman değildim.

Ama bu ilişki konusunda tam bir aptal bağladığım gerçeğini değiştirmiyordu. Dün akşam ergenler gibi kaçmamdan da belliydi bu.

Berkay, güçlü ve korkusuz... Bu adı bana niye koymuştu yetimhanedekiler Allah aşkına?

İçten içe kendimi yerken aklıma aniden bizim evde bir ergen olduğu geldi.

Oğuz! Bana yardımcı olurdu değil mi?

Telefonumu açarak Oğuz'un ismine tıkladım.

Siz:Acil hastaneye gel.

Çok sürmeden mesajım görüldü olduğunda heyecanlanmıştım.

Evdeki Ergen O. : Karşılık olarak ne alacağım?

Siz: Tatlı ısmarlarım. Taxi paranda benden eşek sıpası. Gel artık!

Evdeki Ergen O. : En sevdiğim abim olduğunu biliyor muydun?

Siz: Tek abin benim Oğuz...

Biraz daha yalakalık yaptığında görüldü bırakıp beklemeye başladım.

O ara sufle ve kola söylemiş, siparişi bekliyordum.

Bir yandan açtığım maç tekrarına bakarken kafamı dağıtmaya çalışıyordum. Ama aklıma durup durup motoru sürerken ki kahkaha sesleri geliyor, yüzünü göremediğim için yaşadığım pişmanlık zihnimi allak bullak ediyordu.

Derken kapım çalışmadan direkt açıldı.

Kaşlarım çatık bir şekilde gelen kişiye bakacaktım ki gerek kalmadı. Bağıra bağıra konuşmasından Oğuz'un geldiğini anlamıştım.

"En sevdiğim abim yaa, sufle almış bana!"

Elindeki paketten çıkarttığı tatlıları masama bırakırken önündeki koltuğa kendini bıraktı.

Bugün haftasonu olduğundan okula gitmiyordu.

Kocasından büyük bir yudum alırken aniden ciddileşerek bana döndü.

"Anlat bakalım. Derdin var belli."

Ona uyum sağlayarak önüme döndüm ve oturduğum yerde hafif eğilerek çenemi birleştirdiğim ellerime yasladım.

"Yüzbaşıma teklif edeceğim."

Aniden ayağa kalktığında bende şaşırmıştım.

"Evleniyor musun?!"

Bezmiş bakışlarımla hayır anlamında kafamı saklarken oldukça rahatlamış görünüyordu. Aynı hızla yerine oturduğunda tekrar ciddileşmişti. Yada öyle görünüyordu çünkü az önceki hareketinden sonra asla bundan emin olamıyordum.

"Çıkma teklifi Oğuz. Evlilik teklifi için daha erken. Her neyse, nasıl edeyim? Diz mi çökmem gerekiyor? Yada pat diye söyleyecek miyim? Ne yapmalıyım?"

Bana bir aptalmışım gibi bakarak onaylamaz biçimde başını salladı.

"Yengeme acıyorum doğrusu. Maaş ve tip harici her konudan eksiksin abiciğim."

...

Pazartesi gününden itibaren günde üç bölüm gelmeye devam edecek.

Eee, bölümü nasıl buldunuz?

Umarım hoşunuza gitmiştir.

Gelecek bölümlerde görüşelim♡

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin