/29/

3.1K 256 17
                                    

Selaamlaaarr!!

Kötüyseniz dertleşelim mii?

Uzun bir süre bölüm gelmedi değil mi?

Okunmaya başlayınca bozdu demeyin, sağlık sorunlarım vardı.

Okunma demisken, 40K OLMUŞUZ SİZİ YİYEYİM Mİ?!

Yemin ederim bu kadar okunma beklemiyordum. 1k olsa bile ağlarım diye düşünüyordum...

(Yoo ne alaka ağlamadım)

Bu arada şunu fark ettim, etmemek imkansızdı zaten. Herkes Ömer'im de Ömer'im diye geziyor!

Başrolünden çok yan karakterin seviliyordur...

Sizin için uzun bir süre sonra Ömer'i yazacağım:D

Hadi bölüme geçelim!

...

Gozlerimi açtığımda beyaz ışık kümesiyle kısık tutuyordum.

Öldüm galiba.

Hayret, cehennemde de değilim?

Buda demektir ki ölmemişim.

Tam olarak açtığım gözlerimle baş ağrım buna izin vermedi. Trafik kazası mı geçirdim ki? En son ne yapıyordum ki?

Biraz hafifleyen ağrımla gözümü tekrardan açtım.

Doğru tahmin! Ölmemişim.

Hastanedeydim. Bu gayet normal, doktorsun sen diyen süper zekilere sesleniyorum.

Normalde ben yatağın yanında olurdum, üstünde değil.

Kolumdaki seroma baktığımda bitmek üzere olduğunu gördüm. Orta boy bir serumdu, büyük ihtimalle suyun içine vitamin atmışlardı.

Sağ elimle dikkat ederek serumu çıkarttım.

Dikkat ederek yavaşça kalktım. Fazla çalışmaktan bayıldığım ilk sefer değildi.

Kolumdaki saate baktığımda mesaimin bittiğini gördüm. Gireceğim bir ameliyatta yoktu, odamdan eşyalarımı toplayıp çıkacaktım.

Hemen yanımda bulduğum telefonumu elime alarak çekili perdeyi açtım.

"Uyanmışsın doktor."

Yerimden sıçrayarak arkamı döndüm. Perdeyi tutan ellerim kilitlenmişti.

Kübra, kübra'm neden buradaydı?

Zihnime akın eden anılarla utançtan bütün yüzümün alev aldığını hissediyordum.

Ben neden her seferinde bu kız rezil olmak zorundaydım ki?!

Ne vardı birinin hayatını kurtarırken felan görseydi beni, "Ben doktorum!" diyişime denk gelseydi. Ki daha önce hiç böyle bir olay yaşamadım.

Gerçi o zamanda ambulansı arayın diye bağırırdım ben, emindim.

"Aaa, sende mi buradaydın? Yani şey, bekledin? Yada- off ya. Batırdım değil mi? Yine."

Bayılmamdan öncesine vurgu yaptığımda gülümseyerek başını onaylar biçimde salladı.

Kız bildiğin bana sevgili olmamız için teklif etmişti ve ben aslında huyum olmayan bir şekilde küfür ederek bayılmıştım.

Kesin teklif ederken aklında "hassiktir" diyerek bayılan bir adet Alp hayal etmiyordu...

Gerçekten bayılmıştım...

"Seni tanıyorum Alp."

Az önce kalktığım yatağın yanındaki sandalyeden kalkarak yanıma ilerledi. Aramızda bir adım bırakarak durdu.

Allah'ım ben ölüyorum. Az önce ölmemiş olabilirim ama şuan geberiyorum.

Neden bu kadar güzel kokuyordu ki bu kadın?!

Bağımlısı olurdum...

"Ben seni herkesten iyi tanıyorum. Yeşim gözlün seni herkesten iyi tanıyor."

Kocaman açtığım elalarım yeşimlerinde dolanırken yutkundum.

Onu nasıl kaydettiğimi öğrenmişti...

Aniden nereden geldiğini bilmediğim cesaretle yarım açık perdeyi kapatarak aramızdaki tek adımlık mesafeyi kapattım.

İlk sen başlattın Yüzbaşı.

"Serotoninim beni tanıyormuymuş bakalım?"

Bu sefer şaşırma sırası ondaydı. Sanırım benim utangaç, hatta fazlasıyla utangaç tavırlarına alışmıştı.

Şaşırtmayı severdim.

"Olalım Yüzbaşı, olalım Yüzbaşı'm, olalım kübra'm, olalım serotoninim, olalım şurimşinem, olalım yeşim gözlüm."

"He?"

Hipnoz olmuş gibi ağzından çıkan anlamsız tepkiyle gülümseyerek bağladığı saçından çıkan bir tutam perçemi kulağının arkasına ittim.

Saçları yumuşacıktı.

"Diyorum ki, sen ve ben. Biz olalım. Sizin teklifleriniz benim için bir emirdir, komutanım."

Aramızdaki yakınlığı bozmadan sağ elimi kaldırarak asker selamı verdim. Duruşumu bozmamış, dikleşmemiştim, yani tam olarak asker selamı da sayılmazdı ya neyse. Bende asker değildim.

"Hocam ben acıktı-"

Perdenin aniden açılmasıyla az önceki adrenalin uçup gitmişti.

Yerimden sıçrayarak geri çekildim, gözlerim az önce gelen Ömer ve Kübra'da dolanırken ikisininde sırıttığını fark etmiş, kızaran yüzümle birileri sağ olsun açılan perdeden çıktım.

"Ne yapayım Ömer ben senin açlığını? Hocan var karşında senin ya! Açılır mı öyle?"

Bir yandan söylenirken bir yandan da hızlı adımlarla acilden çıkmış, çıkışa doğru ilerliyordum.

Derken aklıma anahtarlarımın odada olduğu geldi.

Ayarlarım iyiden iyiye bozulmuştu benim.

Ama bu sefer suçlusu Kübra'm mı yoksa Ömer mi belli değildi.

Kolumdan tutulmamla asansörün düğmesine basamadan durdum.

Bodyguard misali beni saran elin sahibini zaten biliyordum.

Yüzbaşı'm elindeki anahtarı sallayarak gülümsedi.

Suçlusu bulundu, yeşim gözlü bir hırsız.

"Hadi gidelim!"

...

Hırsız demesek? Birileri alınıyormuş da...

Eee bölümü nasıl buldunuz bakalım??

Gelecek bölümlerde görüşelim♡

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin