/26/

3.2K 237 34
                                    

Seelammlaaarrrr!

Nasılsınız? Kötüyseniz dertleşelim=>

Ailevi nedenlerden dolayı bir tık kötüyüm ama idare ediyorum.

Bu arada 20k olmuşuz...🤧

Büyüyor muyuz ne?

Ek olarak bu bölümden sonra düzenlemelere başlayacağım. Yazım yanlışı olan heryer düzelecek.

Hadi bölüme geçelim!🍇

...

Elimde döndürüp durduğum kutuyla derin nefesler alıp veriyordum.

YKS'ye girerken bu kadar heyecan yapmadım ben!

Yaklaşık iki saat önce Oğuz ile yaptığımız konuşma aklıma geliyor, ona güvenmek içimden gelmesede başka seçeneğim de olmadığı gerçeği beni dahada geriyordu.

Saate baktığımda buluşmaya az kaldığını görerek minik kutuyu cebime attım. Geç kalacağım korkusuyla iki saat önce gelmiş, deniz kenarındaki kayalıklarda oturuyordum.

Terlediğimi hissediyor, kalbimin hızlı atmasının nedenini öğrenmeme rağmen hala kalp krizi geçirme ihtimalim gözümün önüne geliyor, ona adam gibi bir itirafta dahi bulunamadan ölecek olmam şimdiden pişmanlıkla yanıp kavrulmama neden oluyordu.

Acaba gözünden öpmese miydim? Ciddi ciddi gurbete, tahtalı köye gidersem arkamdan nasıl söverdi? Yada üzülür ağlar mıydı? Ölünce görürdüm artık.

Aklımdaki saçma sapan düşünceleri dağıtmaya çalışarak denize odaklandım.

Bak ne güzel, masmavi. Mavi rengini severim. Evet, sağır aklını oğlum.

Martı uçuyor tepede, üstüne pislerse amma rezil olursun ha! Yada boşver bunu.

İyi şeylere odaklan!

Mesela voleybolda şampiyon olduk, ne güzle değil mi? İyide ben hiçbir maçı izlemedim ki... Futbolda bile zar zor kendi takımımı takip ediyorum ben. Nerden bileyim voleybolu?

Aslında boyları benden uzun kadınları düşünmek beni bir garip hissettirmiyor değil.

Erkekler arasında bile göze batan boyuma rağmen aralarında benden uzun vardır net...

Düşünme! Özgüven lazım sana şuan! Güzel şeyler düşün, seni mutlu eden şeyler...

Yüzbaşı!

Hayır aptal onu unutmaya çalışıyoruz zaten!

"Doktor?"

Evet bak, Doktor diye bir dizi vardı. Keşke izleseydim hepsini, yarım bıraktım iyi mi?

"Alp!"

Yerimden sıçradığımda etrafıma bakındım. Kendi kendime konuşuyordum en son, şirofren mi olmuştum?Alanım da değil ki de bileyim...

Otoriter ses tonunun sahibine, Kübra'ya ulaşan gözlerimle rahatlayarak derin bir nefes aldım. Şükür,sağlamım.

Ciddi anlamda emreden sesini zihnimin içinden duymuş, ne olduğunu anlamadan ayağa fırlayıvermiştim. Gerçektende bir komutan olduğunu belli ediyordu. Emrinde çalışan erlere acımaya başlamıştım. Hadi ben neyse, onlar her dakika Yüzbaşımın emirleriyle oturup kalkıyorlardı. Onların yerinde olsam düşmandan çok Yüzbaşından korkardım.

Bir dakika, ben az önce Kübra'yı mı görmüştüm? Rezil oldum! Yine...

Ama Oğuz bana sert ve özgüvenli görünmem gerektiğini söylemişti...Ben ise şuan büyük ihtimalle ürkmüş bir köpek yavrusunu andırıyordum.

Sevdiği kıza benim kadar rezil olan kaç kişi vardır ki?

Kendimi toparlamaya çalışarak üstümü düzelttim. Tabi başarı yüzdem tartışılırdı.

"Aaaa, gelmişsin!Hoşgeldin. Yani hoş görünüyorsun-Ah, öyle demek istemedim. Pardon!Tabiki çok güzel görünüyorsun da-"

Gülme sesiyle başımı kaldırarak hala ilk geldiği yerde, benden beş-altı adım ötedeki kadına, gülüşüyle kısılan yeşimlerine vurulduğum Yüzbaşına baktım.

Dilim tutulmuştu, ve bu çokta iyi olmuştu.

Bir süre sonra durdu. Az önceki kahkahasına kıyasla hüzünle gülümseyerek yeşimlerini, elalarıma dikti. 

Bir şey olmuştu, hissediyordum. Dışarıdan bakan birine göre hala dimdik, güven veren duruşu, mimik oynamayan yüz hatlarıyla normal,hatta ürkütücü bile görünebilirdi. Ama ben görüyordum. Gözlerinin parıltısı sönmüş, yeşimlerinin sıcak sarı taneleri solmuştu.

"Ben gidiyorum doktorum."

Ona katıldım. Acıyla gerilen dudaklarına uyum sağladım. Gözlerim daha öncede onunkiler gibi parlıyor muydu bilmiyordum ama şuan renginin solduğuna, eladan açık kahveye döndüğüne emindim.

Kollarımı iki yana açtım. Aramızdaki beş adımı kapatmasını bekledim. İlk başlarda şaşırsada uyum sağlayarak bir adım attı. Tereddüt ediyor gibi görünsede hızla kendini toparladı ve koşmaya başladı.

Düşmesinden korksamda karışmadım. Bu onun kararıydı, ve verdiği her kararın arkasında duran yapısını herkesten iyi biliyor, benim aksime sert duruşuyla gurur duyuyordum.

En sonunda iki kolunuda sıkıca bana doladığında kalbimin rahatladığını,az önceki stresten eser kalmadığını hissettim. Sanırım ağlayacağım.

"Bekleyeceğim şurimşinem. Bekleyeceğim serotoninim."

Sesim titremiş, kendimin bile zar zor duyduğu bir biçimde çıkmıştı. Duymuş muydu ondan bile emin değildim ama duymasa bile hissederdi. Eminim, benim onu gözlerinden anlamam gibi oda benim sarılışımdan hissederdi ne demek istediğimi.

Heyecandan huzura, huzurdan acıya ev sahipliği yapan kalbimle gözümen bir damla yaş aktı.

Asker yari olmak böyle bir şey miydi?

...

Her zaman kadınlar mı olacak be?Birazda erkekler asker yari olsun ama değil mi??

Bu arada gelecek bölümler hakkında tahminleri olan var mı?

Spoi vermiş olabilirim de:))

Eğer yoksa ne yapıyoruz?

Gelecek bölümlerde görüşüyoruz!

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin