Selamlar canlarım!
Bu haftanın kim bilir belkide son bölümündeyiz.
Daha önce de söylemiştim ama hatırlatma geçeyim.
Bu hafta bölüm gelmeyecek. Ailevi bazı sıkıntılardan dolayı.
Soramadım ama nasılsınız??
Kötüyseniz dertleşelim=>
Bu arada bölüm yetimhane zamanlarından olacak.
Bölüme geçelim!💧
...
Ben Alp. Yani yetimhanedeki ablalar böyle sesleniyor.
Ben Berkay. Daha doğrusu yetimhanedeki çocuklar böyle çağırıyor.
Ben Alp Berkay. Doğduğu andan beri anne kucağı yerine yetimhanede büyüyen Alp Berkay.
Konuşmayı, emeklemeyi ve yürümeyi... Her şeyi bir ailem olmadan öğrenmiş, tam tarihini bilmediğim doğumgünlerimi buraya bırakıldığım gün kutlamıştım.
Aslında bu durum yetimhanemizdeki hemen hemen her çocuk için geçerliydi. Karşımdaki ağlayan küçük kız hariç.
'Ailesini trafik kazasında melekler götürdü.' demişti çalışan ablalalardan biri. Benim aksime o anne ve babasını hatırlıyordu. Bu yüzden bu kadar acı çekiyor olmalıydı.
Ama hala anlam veremiyordum. Benim doğduğundan beri bir ailem yoktu ve iyiydim. Onun ise ailesi yeni yanında ayrılmıştı. Bu kadar üzülecek ne vardı?
Bu düşüncelere küçük kızın yanına gittiğimde nasıl olduysa ben doktor, o ise asker olmuştu. Sahi, ben ne anlardım doktorluktan? Neden ona böyle bir söz vermiştim? Ağlaması neden beni bu kadar çok rahatsız etmişti? Oysaki buradaki herkes yeri geldiğinde ağlardı.
Günler birbirini, küçük kız beni kovalamaya başladı. Yetimhanedeki herkes ona Ayla diyordu.
Ama nedenini bilmediğim bir şekilde benim yeşim gözlü demek daha hoşuma gidiyordu. Bir kitaptan öğrenmiştim bu rengi. İçinde küçük güne topçukları gibi sarı halkalar olan, yeşilin en güzel tonunun sahip çıktığı gözler diyordu kitapta. Onunki de aynen böyleydi.
Fakat o benim ne isimle,nede ela göz rengimle hitap ediyordu. Peşimde 'dontor' diye diye gezmesiyle yetimhanedeki bazı çocuklar da bana 'doktor Berkay' demeye başlamıştı.
Sanırım gelecekteki mesleğimi biraz erken seçmiştim.
"Doktor!"
Tanıdık sesle arkamı döndüğünde paytak adımlarla bana doğru koşan Yeşim Göz'ü gördüm.
Kollarımı iki yana açtığımda hızla içine girdi.
"Derslerini bitirdin mi?"
"Hı-hı"
Ayrıldığımızda kocaman gülümsüyordu. Öyle ki belki ayda bir hafif sırıtan ben bile sık sık gülmeye, hatta kahkaha atmaya başlamıştım.
Mutluluğunu herkese bulaştırıyordu.
"Uslu Yeşim Göz."
Başını okşadığımda kızaran yanaklarından hoşuna gittiğini anlayabiliyordum.
Birden aklına bir şey gelmiş gibi hızla gözlerime baktı. Gözleri çok güzeldi...
"Bana bir söz vermelisin doktor!"
Merakla ne olduğunu sorduğumda heyecanla konuşmaya devam etti.
"Birbirimizi asla bırakmayacağız. Değişsek bile, kısa bir süre ayrı kalsak bile birbirimizi gördüğümüzde hep böyle sarılacağız. Tamam mı? Çünkü sarılmak mutluluk kaynağıdır!"
Elini uzattığında anlamazca baktım.
"Serçe parmak sözü!"
Gülerek parmağımı onunkine doladım ve baş parmaklarımızı birleştirdim. Elleri benimkinden bile minikti.
"Söz. Serçe parmak sözü."
...
Kitabın isminin neden serotonin olduğunu anlayanlar var mı aranızda??
Eee bölümü nasıl buldunuz?!
Bence sevimli ve spoi dolu bir bölümdü.
Bir dahaki bölümlerde görüşelim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serotonin -Asker & Doktor-
RomanceYüzbaşı ve Profesör Doktor ... Vatanı uğruna şehit olmayı kafasına koymuş, bu hedef uğruna acı da dahil olmak üzere hislerinden vazgeçmiş, varını yoğunu ailesine adamış, oldukça başarılı ve katı olmasıyla bilinen kadın bir asker. Yüzbaşı Kübra Ayla...