/3/

7.5K 406 51
                                    

Uyku tutmuyor ve bölüm atmaya devam ediyorum.

Eee, nasılsınız bakalım?

Dertleşmek isteyenler butonu->

...

Arabamı dün aldığım yere park ederek anahtarı yerinden çektim ve çantamın içine attım.

Bugün erkenden kalkmış, duşumu almış, sakal taraşımı olmuş ve eski şen şakrak halime dönerek hastaneye varmıştım. Modum kesinlikle mükemmeldi. Dünün aksine saçma sapan şarkıların sesini kökleyerek gelmiştim hastaneye. Yani yorgunluğum tamamen dinmişti.

Arabadan inerek hastaneye giriş yaptım. Günlük rutinlerimin biri olan denk geldiğim hastane çalışanlarıyla selamlaşarak asansöre bindim.

"Nasılsınız hocam? Hayırlı sabahlar."

Arkamı dönerek nasılsa fark etmediğim Ömer'e baktım ve kaşlarımı yalandan çattım.

"Oğlum sen cidden saplantılı felansın galiba. "

Oda bana uyum sağlayarak dudaklarını bükerek cevapladı.

"Aşkolsun hocam. Selamımı alsaydınız bari. "

"Aleykümselam Ömer, günaydın. İyiyim sağol, sen nasılsın?"

Eski haline geri dönerek gülümsedi.

"Bende süperim hocam. Dünki ameliyatlardan sonra namı değer kış uykusuna yatmış ayı gibi uyudum vAllah'a!"

Bende kafamı sallayarak onu onayladım.

"Gerçektende öyle. Şimdi gidip gelen hastaların bana ait kısmının dosyalarına bir bakacağım. Bugünde yoğunuz anlaşılan. En azından gireceğim bir ameliyat yok."

Üzülmüş gibi davranarak olmayan gözyaşını sildi.

"Sormayın hocam. Taner hocamla iki tane ameliyata gireceğim bugün."

Ömer, Taner hocanın yanında çalışıyordu. Starjyerdi ve okuduğu bölüm gereği Taner hocanın ekibindeydi.

İneceğim kata gelmemizle iki kere peş peşe omzuna vurdum.

"Sana iyi günler. Ne kadar iyi olabilirse."

"Hocam yaa"

Asansörün kapısı kapanırkenki yakarışıyla sesli bir şekilde güldüm. Gerçektende günü zor geçecekti anlaşılan. Ona ciddi ciddi acımaya başlayacaktım ki benimde günümün oldukça dolu olduğu aklıma gelince kendi derdime yanmayı tercih ettim.

Her koyun kendi bacağından asılır değil mi Ömer'ciğim?

Odamın kilidini açarak içeri girdim. Az önceki mutluluğumdan eser kalmazken koltuğa yerleşerek dosya yığınıyla bakışmaya başladım.

İncelediği yerden kopsun. En üstteki dosyadan başlayarak tek tek her dosyayı inceledim. Askerlerin arasında mevcut durumu kritik olan yoktu. Sadece Yüzbaşının durumunun iyileşmesi bir iki haftayi alırdı ve bir süre boyunca fazla hareketten kaçınması gerekiyordu. Bir aya kendini tamamiyle toparlayacağını düşünüyordum.

Dosyaların yaklaşık bir saat içerisinde bitmesiyle odamdan çıkarak hastaların kaldığı 3. kata indim. Askerleri ziyaret edecek ve durumları hakkında kısa bilgiler verecektim.

Kata vardığım gibi yanıma gelen iki hemşirle ikisiylede selamlaştım.

"Hocam biz hepsine durumları hakkında bilgi verdik. Sizinde bugün net sonuçlarla detaylı bir şekilde bilgilendirme yapacağınızı bildirdik."

"Güzel."

"Ama hocam..."

Sağımda yürüyen Kadir'e dönerek 'ne oldu' dercesine başımı iki yana salladım.

"Bazı askerler sorun çıkartıyor. Gitmek istediklerini, görevin beklediğini ve Yüzbaşlarıyla görüşmek konusunda ısrar ediyorlar."

"Tamam Kadir. İlgileneceğim."

İlk odadan başlamak üzere her bir hastaya durumu özel olarak izah ederken hepsinin ısrarcı olduğu ve sözlerimin bir kulaklarında girip diğerinden çıktığı tek nokta Yüzbaşıydı. Hepsi komutanım diye diye başımın etini yemişti. Sanırım asker inadı diye buna deniyordu.

En son odaya geldiğimde girmeden önce dosyayı çıkarttım. Kübra Ayla Tunç. 29 yaşında, Yüzbaşı. Böbreklerinin hemen yanından sıyrılan mermiyle vurulmuş. Bu oydu. Bütün askerlerin dilinden düşmeyen komutan...

Odanın kapısını çalarak içeri girdim.

Yüzüme yerleştirdiğim gülümsememle hasta görüş alanına girdi.

Gülümsemem donuklaşırken hızla yanına ilerledim.

"Üzgünüm fakat şuan bu kıyafetler durumunuz için uygun değil. Yatıp bir süre dinlenmelisiniz."

Üzerindeki koyu yeşil askeri üniformanın heybetiyle ayaktayken yakalamıştım onu. Formanın her bir yanına mermileri diziyordu.

Gözleri benimkileri bulurken birden irkildim. Sertti. Sert ve soğuk. Üzerindeki üniforma olmasada bir asker olduğunu belli ediyordu. Mesleği bedeninden yüzüne kadar her bir santimine ilmek ilmek işlenmişti.

Gerçek bir asker anca böyle olurdu.

"Bende üzgünüm doktor. Fakat görev beklemez. Bana geri çekil emri verilmedi."

Lafını bitirir bitirmez ben daha ne olduğunu anlamadan yanımdan geçip gitti.

Birinin kulağıma fısıldamasıyla kendime geldim. Bu Kadir'di. Sesi oldukça ürkek çıkıyordu.

"Sakinleştirici vurup getirmişler hocam. Yaklaşık yarım saat önce uyanmış, hastaneyi birbirine kattı. Bizimkilerde mecbur bir tüp daha vermişler. Normalde bir iki saat daha uyuması gerekirdi. Ama daha yirmi dakika geçti geçmedi bu halde."

"Düğmeye basın."

Komutu verir vermez Yüzbaşının peşinden kapıya yöneldim.

"Bakın yaranız oldukça ciddiydi. Öyle ki ameliyatı sırasında kalbiniz üç kere durdu. Tamamen iyileşip göreve dönemeniz bir ayı bulacaktır."

Birden olduğu yerde durdu ve sert bakışlarını benimkilere çevirdi.

"Bırak üçü, tamamiyle durana kadar iyiyim ben. Tamamiyle durana kadarda görevimin başından ayrılmayacağım. Ayrılmayacağız."

...

Bizim kız yakıyor bence!

Düşünceleriniz neler?

Şuanlık en sevdiğiniz karakter kim?

Ömer?

Çok geçmese de Kadir veya Taner?

Berkay?

Kübra?

İyi geceler, iyi sabahlar, tünaydın, günaydın ve tatlı rüyalar 🩺

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin