/15/

4.4K 274 34
                                    

Selamlarrr!

Nasılsınız bakalım? Kötüysek sizi şöyle alalım->

Beni soracak olursanız ortaya karışık.

Bir yandan 2k olmamızın mutluluğunu yaşıyorum, bir yandan aile içi problemlerden içim yanıyor.

Amaa, az kaldı. Herşey sona erecek:D

Haydi başlayalım bakalım!🌴

...

Saçlarımı havalandıran temiz havayı içime çekerek portakal suyundan bir yudum daha aldım.

"Yorulmuş olmalısınız."

Yanımda oturan Kerim abiye dönerek gülümsedim. Bugün ameliyatına girdiğim hastanın ve aynı zamanda Yüzbaşının ablasının kocasıydı.

"Bu ilk nöbete kalışım değil. Aslına bakarsanız en kolay geçen günlerimden biri."

"Doktorluk oldukça zor bir meslek değil mi?"

Sahi, zor muydu mesleğim? Altı yıl okumuş, iki yıl asistanlık yapmış ve bugünkü halime gelebilmiştim. Ama asıl zorluğu okumak mıydı yoksa çalışmak mı?

Kitaplarda okuyup ezberlediğim maddeleri canlı bir insanın üstünde uygulamak tabiki oldukça zorluydu.

İlk ameliyatım aklıma gelince sesli bir şekilde güldüm. Elim ayağım birbirine dolaşmış, terleyen avuç içlerimle bön bön hastanın kanına bakıyordum.

Bir insanı karşınızda yardıklarında benim gibi pısırık biriyseniz cidden panikliyor, ne yapacağınızı tamamiyle unutuyordunuz.

"İlk başlarda zordu, ama alışıyor insan."

Artık girdiğim ameliyatların her biri bana normalmiş, günlük rutinlerimin bir parçasıymış gibi geliyordu.

Tabiki hala hastayı kaybetme ihtimalinin verdiği ağırlık vardı, ama insan bunuda bir parçası haline getirmeyi bilince işler kolaylaşıyordu.

"Sizin mesleğiniz nedir?"

Kerim abi-bu arada ona böyle seslenmemi kendisi istemişti- sorduğum soruyla tatlısını bir kenara bırakarak cevap verdi.

"Bir şirkette muhasebe yapıyorum. Gayet basit bir iş. Maaşı da ortalama."

Kafamı onaylar biçimde salladım. Zaten ağır iş yapabilecek bir adama benzemiyordu. Yapılı değildi, hatta panik atağı olduğunu bildiğim için de olabilir, kırılgan görünüyordu.

"Nisa uyudu."

Yanımıza oturan Yüzbaşına bakarak kafasını salladı Kerim abi.

"Teşekkürler Kübra."

Bende ona ismiyle hitap edebilir miydim?

"Ne demek, rica ederim."

Aklıma gelen şeyle yanımda duran paketi ona uzattım. Anlamaz bakışlarla bana bakarken alması için işaret ettiğimde ellerimiz birbirine temas etmişti.

Kalbim neden birdenbire hızlanmaya başladı?

"Tatlı almıştım da. Nisa'ya da var. Uyanınca verirsiniz."

Onaylar biçimde kafasını sallayarak paketten kendisi için aldığım portakal suyu ve traliçeyi çıkarttı.

Yüzündeki ifade yine mutlulukla dolmuştu.

İşte özlediğim o bakış...

"Çok teşekkürler doktor. Ama her zaman siz ısmarlıyorsunuz. Olmaz ki böyle."

"Biz buna ısmarlamak demeyelim. Vatanımızı koruyan komutanımıza ufak bir hediye."

"Her zaman? Hediye? Siz tanışıyor musunuz?"

Tamamiyle unuttuğum Kerim abiye dönerek duraksadım.

Yoksa vurulma olayını bilmiyor muydu? Söylemeli miydim?

"Hı-hı. Bizim askerlerle gelmiştik bir keresinde bu hastaneye. Oradan tanışıyoruz. Ben iki hafta hastaneye yatırıldım biliyorsunuz zaten. O zaman yine tatlı yemiştik de."

Kerim abi onaylar biçimde kafasını salladığında Yüzbaşı tatlısına geri dönmüştü.

Fakat Kerim abinin bakışları, daha doğrusu imalı bakışları hala bendeydi.

Abi yemin ederim masumum...

Yavaşça yüzünü bana yaklaştırarak fısıldadı.

"Onun zaafını bulduğuna göre amma çabalamışsın doktor."

Geri çekildiğinde göz kırpmış, beni kendimle baş başa bırakıp portakal suyunu eline almıştı.

Gerçekten yanlış anlamıştı! Bizim aramızda bir şey yoktu ki .

Hem ben hiçte çabalamamıştım.

Değil mi?

Kendimi kandırmayı sevdiğimi size daha önce de söylemiştim değil mi?

...

En azından kendini biliyor...

Eee, nasıl buldunuz bakalım???

Bu bölümde Ömer yoktu🤧

Özlettin be kendini platoniğimiz...

Bir dahaki bölümde görüşelim!

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin