/6/

6.1K 355 19
                                    

Nasılsınız??

Kötüyseniz dertleşelim mi?

İçimizi döktüğümüze göre devam edelim mi?

İyi okumalar!✨

...

Poşetin içinden çıkarttığım iki ayrı plastik paketi bulduğum küçük sehpaya yerleştirmeden önce arkama sakladım.

"Bil bakalım ne var?"

Beklenti dolu gözlerime anlamaz biçimde bakarak cevapladı.

"Tatlı?"

Cevabıyla sesli bir şekilde gülerek kafamı onaylar bizimde salladım.

"Hı-hı. Hemdee..."

Arkama sakladığım kapları çıkartarak sanki olağanüstü bir şeymiş gibi gösterdim.

"Çilekli tart!"

Bakışlarım onunkileri bulduğunda gözlerinin içinin parladığını görmüştüm. Anlaşılan seviyordu bu tatlıyı. Bende severdim. Özellikle söylediğim cafenin tatlıları mükemmeldi.

Tartlardan birini onun birini benim önüme açarak koydum. Tekrar elimi pakete atarak plastik çatallardan çıkartarak ikimizinde önüne yerleştirdim.

Pakette kalan son şeyleri de arkama saklayarak tekrar ona döndüm.

"Peki ya şimdi?"

İlk sorduğumda ki bakışlarının aksine eğleniyor gibiydi. Fakat bunu belli etmek istemiyor gibi de bir hali vardı.

"Peçete?"

Sanırım biraz fazla gülmüştüm. Ama kabuk etmem de gerekiyor. Sevimliydi. Mesleği gereği sert duruşunun ardında saf biri yatıyordu.

"Bu sefer bilemedin Yüzbaşım."

Plastik kahve bardaklarındaki limonatayı arkamdan çıkartarak gülümsedim.

Fakat gülümsememin donması da aynı anda gerçekleşmişti.

Gülümsüyordu... Tam olarak bir gülümseme sayılamazdı. Sadece dudaklarının uçları ufaktan da olsa gerilmişti. Yanlış görüyor olabilir miydim?

Bir insana gülmek bu kadar yakışabilir miydi?

Oysaki o tam anlamıyla gülmüyordu bile...

Biraz fazla uzun bakmış olmalıyım ki eski sert haline geri döndü. Daha doğrusu denedi çünkü gözleri arada bir limonata ve tatlıda gidip geliyordu.

Kendimi toparlayarak pipet geçirdiğim limonatayı önüne koydum.

"Merak etme. Limonata el yapımı. Tartta aynı şekilde ve içinde şeker yok. "

Önündeki tatlıdan aldığı bakışlarını bana çevirdiğinde yutkundum. Yeşim gözlerinin içine yıldızlar hapsolmuşçasına parıldıyordu.

"Şey... Yani sağlığın için tehlikeli bir durum teşkil etmiyor."

Kafasını olumlu bir biçimde sallayarak beni onayladı. Fakat gözleri hala bendeydi.

İlk başta anlamasam da çekindiğini fark ettim. Gülümseyerek limonataya uzanarak bir yudum aldım.

"Afiyet olsun bize o zaman."

Benim başlamamla tatlısından bir çatal aldı ve ağzına götürdü.

Yemeyi bırakmış onu izliyordum. Küçük bir çocuk gibiydi. Davranışları hala o sert ve soğuk asker olsada gözleri tam tersiydi. İçinin yansımasını gösteren bir ayna gibi...

Benim ona baktığımı fark etmemesi için arada bir tatlıdan yiyor, genelde limonatayı yudumluyordum.

"En sevdiğin tatlı nedir?"

Bakışları beni bulurken gülümsedim.

"Artık resmi bir dil kullanmıyorsunuz."

Kısık ama net çıkan sesiyle şaşırmıştım. Soruma cevap vermesede benimle konuşmuştu. Hemde normal bir şekilde! Sanırım abartıyorum.

Sol bileğimdeki saatime bakarak cevapladım.

"Saat on olmuş bile. Benim çalışma saatim yedide bitiyor. "

Ne söylemek istediğimi anlamamış gibi bakıyordu.

"Yani diyorum ki, şuan doktorun olarak burada değilim."

...

Kısaydı sanki biraz?

Aman canım, birşeycik olmaz.

Eee nasıl buldunuz?

Kübra❤️Tatlı şeyler

Berkay❤️ Tatlı kişiler(Kübra)

Bir dahaki bölümde görüşelim!

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin