/31/

3.3K 304 39
                                    

Merhabaa!

Ben geldim!

Nasılsınız bakalım? Kötüysek sertleşelim.

Aslında bir süre bölüm atmayacaktım ama herşeyden bıktım.

Kimseyi takmıyor ve buraya devam ediyorum.

Daha yeni 50k bölümünü attım, ama biz 60k olmuşuz...

AĞLAYACAĞIM!

O zaman haydi başlayalım bakalım 🌏

...

"Yakıştı mı sana be güzelim?"

Utandığını belli eden tek yanı olan kızarmış yanaklarıyla kurduğum cümle bu durumu dahada beter hale getirmişti.

Evini basmıştım.

Aniden yediğim engel ayarlarımı bozmuş, askeriyeyi basmam ile sonuçlanmıştı.

Tutuklanır mıydım?

Yerinde dikleşerek elini askeri formasının cebine attı. Çıkarttığı telefonu masaya bırakarak bana doğru itekledi.

"Şifresi 1907."

Bir telefona,bir ona bakıyordum.

"Anlamadım?"

"Diyorum ki,şifresi 1907. Ben normalde takım tutmuyordum da, sen izlerken gördüm bir bakayım dedim. Derken işte şey oldu."

Sesi git gide kısılmış,etrafta biri olsa duyulamayacak bir hal almıştı.

Kendimi tutamayarak sesli bir biçimde güldüğümde masada duran bakışları beni buldu.

"Sen ben izliyorum diye Fener maçı mı izledin?"

Gururu utancına ağır basmış olacakki dikleşti.

"Hayır,kendim istediğim için izledim!"

"Peki peki,komutan ne diyorsa doğrudur."

Kızarıp bozaran yüzüyle telefonu elime alarak ona uzattım. Bu sefer anlamaz bakışlar yollama sırası ondaydı.

"Engelimi aç yeter serotonin."

"Tamam."

Telefonu geri alarak şifresini girdi. Cidden 1907 mi koymuştu? Bu kız insanı şaşırtmayı seviyordu.

Kapının üç kez çalınmasıyla az önceki kızaran yanakları yok oldu, yüzbaşı olmasına yaraşır bir duruşla mimiklerini düzeltti.

Ben sanırım yine aşık oldum.

"Gel."

Kapının hızla açılmasıyla az önce yanımızdan kovduğu, ilk zamanlarda hastanede tanıştığım asker içeri girdi. İsmini hatırlayamasamda lakabının Sarı olduğunu biliyordum.

Selamının alınmasıyla hızla konuşmaya başladı.

"Komutanım Kartal yine erzak deposundan yiyecek aşırdı."

İçeri aniden birinin daha dalmasıyla Sarı tökezlesede düşmedi.

Girdiği hızla selam veren askerde tanıdık geliyordu. 

"Komutanım vAllah'a yalan söylüyor. Sarı dedi bana, yemekhaneden yardım lazımmış dedi. Hem çocuk muyum ben?Neden gireyim depoya? Hem girsem bundan Sarı'nın haberi olmasına izin verir miyim?"

"He gireceksin yani?"

"Yeter!"

Gülerek izlediğim laf dalaşını Yüzbaşım durdurduğunda sert ve yüksek ses tonundan ben bile bir tık tırsmıştım. İyiki asker değildim, yoksa ben ağlayarak kaçardım buradan.

"İkinizde defolun. Bir dahada boş boş kavgalarınız için gelmeyin benim yanıma."

Karım be.

Bir dakika buna düşmeyecektim yanış oldu pardon.

İkili hızlı bir selamın daha ardından arkalarını dönmüş gidiyorken Kübra'mın tehtidkar sesi duyuldu. Bu kadar kolay kurtulmalarını beklemiyordum zaten.

"Madem yemekhanenin yardıma ihtiyacı varmış ve ikinizde bunu biliyorsunuz, zaten bir süre görevde yok. Gidip yardım edebilirsiniz değil mi? Hem sevap, koskoca adamlarsınız. Gidinde biraz patates soyun. Kol kasınız gelişir belki."

Bundan keyif alıyordu. 

Şeytan gibi bir sevgilim olduğunu söylemiş miydim?

Bir dakika, biz evlenincede böyle olmazdı değil mi?

Kederli bakışlarını bana yollayan ikiliye bakarak gülümsedim.

Birbirine doladığım kollarımdan birini çözerek oturduğum sandalyeden ikisinede el salladım.

"Bay bay. Ve unutmadan iyi çalışmalar dilerim."

"Çok uyumlular, biri iyi biri kötü şeytan gibi."

Çıkmadan önce Sarı'nın duymayacağımızı düşünerek söylediği şeyle sesli bir şekilde güldüm.

Şeytanın iyisi mi olurdu?

Gerçi bizim için uyumlu demişti. İyi veya kötü olmak şu saniyeden sonra umrumda değildi.

Onun iyi şeytanı olabilirdim.

Bende ayağa kalktığımda bakışları bana yöneldi.

Yanına ilerleyerek başucunda durdum.

Oda ayakta olmasına rağmen gözüme nedense küçük gelmişti.

Ulan kız 1.70 üstü, ne küçüğü?

Kollarımı iki yana açarak sarılmasını bekledim. Analadığı gibi kollarını belime doladığında gülümsedim. Bu kadar güzel kokmak zorunda mıydı bu kız?

"Artık gideyim ben. Gececiyim bugün."

Kalbimin biraz üstüne yasladığı başını kaldırarak yeşimlerini elalarıma dikti.

Parıldıyorlardı.

Yıldızlar gözünün içinde teker teker,özenle dizilmiş gibiydi.

"Geleyim mi seninle?"

Durmadan göreve gidip geliyordu ve bunun üstünede sık sık benimle buluşuyordu. Yorgun olduğunu bakışlarından kalp atışlarına kadar anlayabiliyordum.

"Yok."

Eğilerek daha öncede yapmak istediğim ama kendimi tuttuğum eylemi gerçekleştirdim.

İki yanağınada birer birer hafifçe dudaklarımı değdirip en sonda içime çektiğim kokusuyla saçlarını sıkıca öperek geri çekildim.

"Bu yeterli."

...

Hehehe, yanlış anladınız dimi??

Onlar daha büyüyecek abla ve abileri(Bunu yazarken Türkiye'nin gol atması peki, Samet bu sefer doğru kaleyı bulmuşşsun aslanım)

Bu arada normalde Wattpad de hiç erkek okuyucu görmemiştim ama kitabıma oy verenlerin yarısından biraz azı erkek...

Sanırım anlatımın Alp'ten olmasının payı var.

Her neyse bölümü nasıl buldunuz?

Finale son 15-20 bölüm.

Gelecek bölümlerde görüşelim!

Serotonin -Asker & Doktor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin