42-KAHVALTI

1.2K 151 170
                                    

Sizlere sonu bombalı bir bölümle geldim merğheba bana

Sizi tutmayacağım zaten aklıma buraya yazacak bir şey de gelmedi o yüzden direkt bölüme geçin.

İyi okumalar!

╾━╤デ╦︻

"Önceki bölümde Akay, Lakayıt ekibinin arasındaki dostluğu aklından geçirmişti. Ardından Nefes'i saf dışı bırakıp Lakayıt ekibi olarak köydeki teröristleri öldürmüşlerdi. Daha sonra yaşlı bir adam, genç bir kadın ve kendisini asker olarak tanıtan bir teröistin konuşmalarına şahit olmuşlardı. Köy hakkındaki gerçeği ve asker olarak kendisini tanıtan teröristlerin planını öğrenmişlerdi. Köy halkının güvenliğini sağlayarak tüm teröristleri temizlemişlerdi. Lakayıt, kalan son iki teröristi bayıltmıştı tabi. Daha sonrasında Yaver gitmiş, Akay ise Nefes'i de alarak timi kurtarmak için okul sandıkları ahıra gitmişlerdi. Akay, Nefes'i üstü kapalı tehtid etmişti. Timdekileri kurtararak gelen görevi tamamlamışlardı. Tim olarak helikoptere binmişlerdi ve Kıvanç binbaşı, iki kez oğlum dediği kadına tekrar erkekmiş gibi hitap etmiş, ardından da neden sürekli aynı kadınla karşılaştıkları konusunda isyan etmişti. Akay ise telefonunu açmış, Mir'in kahvaltı davetini kabul etmişti. Akay helikopterden iner inmez tüm işlerini hallederek kahvaltı için hazırlanmıştı. En son Mir'in belirttiği yere gidecekti. O bölümde yazmamışım ancak Yaver, Lakayıt'ın bayılttığı iki teröristi de kendiyle götürdü."

Günümüz
Akay Gürgen

Güzel müstakil bir evin önünde durdurmuştum arabamı. Geldiğim yer hiç de öyle bir ağa oğlunun evine benzemiyordu. Konak filan da değildi. Bildiğimiz, dümdüz, tek katlı bir evdi. Ön bahçesi yoktu, bir verandası vardı. Ev beyaz renkliydi. Kapı ve pencereler de pastel maviydi. Çok iç açıcıydı ama hiç Hakkari evleri gibi değildi.

Mavi ahşap kapının önünde durup zile bastım. Kısa bir bekleme süresinin ardından kapı Mir tarafından açıldı. Altında gri bir eşofman ve üstünde de beyaz bir tişört vardı. Gayet ev halindeydi. Adamı ilk kez resmi veya şık giyinmemiş gördüğüm için uzun uzun süzdüm.

"Gömleklerini mi kaybettin?" Dediğimde gülerek kapının önünden geçti ve girmem için alan açtı.

"Gömleklerimin de dinlenmeye ihtiyacı vardı." Dediğinde boş boş suratına baktım.

"Peki." Dediğim gibi o da ciddi misin bakışları attı. Sadece sırıttım. Ayakkabılarımı çıkarıp Mir'in bana verdiği ev terliklerini giydim. Evin samimi ve sıcak bir havası vardı. Belki de Mir'i yansıtıyordu? Bilmiyorum ama hoşuma gitmişti.

"Bu taraftan." Diyerek gösterdiği bir odaya girdim. Mutfaktı. Ahanda has be has Hakkari evi. Mutfak ayrı oda, oturma odası ayrı oda, salon ayrı, yatak odası ayrı. İşte ev dediğin böyle olur hacı. Ney öyle elin gevurlarının evine özenip de mutfakla oturma odası ve salonu birleştiriyorsun. Her oda ayrı olacak lan. Az mahremiyet. Evet boş yere sinirlendim şuan. Aferin bana. Beynimi sikeyim.

O değil de kaburgalarım ağrıyor lan.

Mutfak genişti. Uzun L şekli tezgahı vardı ve bir duvarda da yemek masası. Yemek masasının üstünde ise yok yoktu. Normalde tüm bu masayı tek başıma bile bitirebilirim ama heyvan gibi gözükmemek için standart beslenmem gerek.

"Bunların hepsini sen mi hazırladın?" Derken masanın üstündeki krep, börek ve poğaçaları göstermiştim. Anasını satayım börek çok güzel duruyor.

"Evet." Dediği zaman hayrete düşmüştüm açıkçası. "Üniversite yıllarımda tek başıma İstanbulda yaşıyordum. Sürekli dışarıdan yemek sağlıksız olduğu için kendim yemek yapmayı öğrendim. Bir süre sonra da hobim oldu."

LAKAYITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin