Selamlar ey ahali!
Biliyorum, geciktim ve üstelik muziksiz geldim ama kendimce sebeplerim var :(
Ve telafi olarak bana göre uzun olan bir bölüm yazdım. 3263 kelimecik 🥺
Benim intom olmadığı için anamın internetine bağlanıyorum ve anamın interneti daha yenilenmesine on gün varken bitti biz de dımdızlak kaldık ortada :(
Babamın interneti de aynı durum ki zaten haberlere göre çoğu kişinin interneti bu ay çok hızlı bitiyormuş
Amına koduklarım.
Muzik koymada da aklıma fikir gelmedi :(
Neyse siz bölüme ben ölüme hadi yallah =D
╾━╤デ╦︻
"Önceki bölümde Akay, Efsun akşam yemeğine gelecek die sinirliydi. Gürgen ailesi olarak kendilerine has şekilde atışmışlardı. Daha sonra Mir, Akay'a mesaj atmıs ve Akay'ın tüm dikkati Mir'e yönelmişti. Akay bir yandan Mir ile mesajlaşıyor, diğer yandan da ailesine laf yetiştiriyordu. Akay, en son salatayı hazırlamaya sabrı olmadığı için hazırlanmış ve evden çıkmıştı. Karargaha gitmiş, timi ile muhabbet etmişti. Tüm bu süre zarfında içinde bir keyif olduğu için sinirli değildi ve herkes buna şaşırmıştı. En son da Albayın odasına Lakayıt olarak gitmiş, karargahta köstebek olduğunu düşündüğünü söylemişti."
"Bu işi Yuva da halledebilir ancak her ters durumda yanınızda biz olamayacağımız için karargahta köstebek şüpesi duymadığım kişilerle eski usül çalışacağız." Aslında Yuva'ya bu durumu söyleyecektim. Daha sonra biraz zor olacaktı lakin Yuva bunu çabuk halleder diyerek ülkedeki tüm karargahları incelemeye almasını isteyecektim. Özgeçmişinde, raporlarında veya belgelerinde en ufak sorun olan herkesi birinci dereceden incelemeye alır, ardından da hepsini hapse yollardık.
Ve eski usül çalışmayacaktık. Bu işi daha fazla geciktirirdi ve süre daima önemliydi.
Albaya yalan söylememin sebebi, her ne kadar Lakayıt karargahına çalışıyor olsa da yine de onu da şüpheli konumunda görmemdi.
"Kimlerden şüphelenmiyorsunuz?" Albayın sorusuyla önümdeki sehpaya baktım. Biraz düşünmeye bile gerek kalmadan aklımdaki iki ismi söyledim.
"Binbaşı Günata ve Yüzbaşı Karasu."
Albay zaten benim şu dünyada güvendiğim sayılı insanların başlarında geliyordu. Yalan yok, amcamdan bile daha çok güveniyordum ona.
Gotün sıkışınca anneme beni satmayacaktın, amca...
Ve Nefes, birlikte çalıştığımız kısa da olsa o anlar boyunca Binbaşı Gürgen'in saygısını kazanmıştı. Ki zaten kendisinin bir zamanlar terör örgütlerinden birisinde tutsak alındığını ve gördüğü tüm o işkencelere rağmen bir kez bile pes edip düşmana en ufak bilgiyi vermediğini de biliyordum.
Eğer Lakayıt ekibi, o örgütü silmek için harekete geçmeseydi Nefes, şuan ölüyü. Ve hatta cesedini bile bulamayacaklardı. İşin garip yanı şu, biz Türk askerleri asla arkamızda birisini bırakmayız. Ötüken Timi her ne kadar kurtarma izni isteseler de bir türlü o izni alamamışlardı. Onlar dışında kimse kılını kıpırdatmamıştı.
Albay olan babası bile.
Sonuç olarak, ikisi de köstebek olması imkansız olan kişilerdendi.
"Onları buraya çağır." Dediğimde ayağa kalkmış, karargahın arka bahçesine bakan pencereye gitmiştim. Bahçede tek tük asker vardı.
"Emredersiniz." Şuan benim üzerimde Binbaşı, onun üzerinde Albay forması vardı. Ve ben ona emir veriyordum. Dışarıdan bakıldığında baya bir tuhaf durumdu. Çok saçmaydı anasını satayım. Ama çok da mantıklıydı amına koyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAKAYIT
Random"Şuan itibariyle şehirden bile çıkışınız yasak. Her hareketiniz kontrol altında tutulacak." "Peki sen, binbaşı?" Diye sordu. "Biyolojik olarak benim kızımsın. Kayıtlarda DNA testi raporu var. Neye güvenerek böyle konuşuyorsun?" "Merak etmeyin, Alkan...