7-CEKET

11.2K 491 40
                                    

Eğer 10 dakika içerisinde kapıdan dışarıya kendimi atamazsam tahminlerime göre geç kalacaktım. Yataktan fırladığım gibi kendimi banyoya attım ve  elimi yüzümü yıkadım. Daha sonra büyük ve hızlı adımlarla odama geri döndüm. Hemen dolabımdan okul kıyafetlerimi çıkarıp giyinmeye başladım. Hızlıca çalışma masamın kenarındaki çantamı da kapıp merdivenlerden aşağıya 3 er 5 er inmeye başladım. Tabi kide çantamda   hangi günün der programı olduğunu yine bilmiyordum. Hatta çantamın içinde kitap var mı bile bilmiyordum. Ama şuan yukarıya çıkıp ders programımı hazırlayacak kadar vaktim yoktu. O yüzden direk hırkamı alıp kapıya doğru ilerledim. Arkamdan Mehtap abla bana seslenmişti "Kahvaltı yapmayacak mısın  tatlım?" 
"Mehtap abla korkarım ki kahvaltı yapacak vaktim yok. Sana afiyet olsun" deyip kapıdan dışarıya attım kendimi. En azından telefonum ve kulaklığımı unutmamıştım değil mi? Kulaklığımı telefonuma takarak müzik listesinden bir tane müzik seçip dinlemeye başladım. Hızlı adımlarla yürürken dün annemin dedikleri aklıma geldi ve etrafıma baktım. Dikkat çeken hiç bir şey yoktu. Yoluma devam ederek okulun önüne vardım. Kulaklığı telefonumdan çıkararak eteğimin cebine koydum telefonu da diğer cebime. 
Sınıfa girdiğimde neyse ki öğretmen gelmemişti. Sırama doğru ilerlerken Caner ve Burcu'nun moralinin bozuk olduğunu gördüm. Çantamı sıramın üzerine koyarak yanlarına gittim ve neler olduğunu sordum. İkisi de bir şey söylememişti. Tam tekrar soracaktım ki sınıfa öğretmen girmişti. Hemen yerime geçtim ve öğretmen oturun işareti yaptığında sırama yerleştim. Ders ne dersiydi bilmiyordum. Bu öğretmeni daha önce hiç derslerde görmemiştim. O sırada Kaya çantasından bir kitap çıkarıp önüne koydu. Kitabın üzerinde yazan yazıya göre dersimiz Dil ve Anlatımdı. Öğretmen hiç bir şey demeden masaların üstünü kontrol etmeye başladı. Sanırım kitap kontrolü yapıyordu. Kitabım yok diye beni dövecek değildi ya? Hem yeni öğrenciyim bir şey yapacağını zannetmiyorum. 
Sıra bizim masaya geldiğinde Öğretmen konuşmaya başladı. 
"KAYA! Sana bir daha asla kitabını unutma dediğimi hatırlıyorum!" Öğretmen o kadar sert bir şekilde konuşmuştu ki. Sıramda yerin altına giriyordum az kalsın. Sindiğim yerden çıkarak Kaya'nın önüne baktım. Kitabı önünde yoktu. Ama daha demin buradaydı? Kendi önüme döndüğümde Kaya'nın kitabının önümde olduğunu gördüm. Neden böyle bir şey yaptı ki? 
"Çabuk dışarıya çık Kaya!" dedi öğretmen ve Kaya devam etti. "Teşekkür ederim hocam." Alay edermiş gibi güldükten sonra sınıfın kapısından dışarıya çıktı. 
Öğretmen bu hareketine sinirlenmiş olacaktı ki Kaya'nın arkasından seslendi. "Ah. Bu zibidi ne zaman akıllanacak! Bir daha bu halde sınıfa girmeyeceksin! Bir daha ki sefere bu kadarla kalmazsın"

Dersin sonlarına doğru Burcuların olduğu tarafa doğru baktım. Hala sesleri çıkmıyordu. Bir şey olmuşa benziyordu sanki. Teneffüste ne olduğunu öğrenmeliydim. Öğretmen arkasını dönüp tahtaya bir şeyler yazarken  yanıma birinin oturduğunu fark ettim. Yanıma oturan kişi Kübra dan başkası değildi. Ona ne oldu der gibi bakarken konuşmaya başladı. 
"Seninle hiç iyi anlaşamayacağız küçük hanım. Sen akıllanana kadar aynen böyle burnunun dibinde duracağım. Benden kurtulamazsın." Cevap verecekken yerinden kalkıp kendi sırasına oturdu ve bana ters bir bakış attı. Gözlerimi ondan ayırdım ve kafamı iki yana salladım. Uğraşacağım ne kadar da çok şey vardı? 


Teneffüs zili çaldığında Burcu ve Caner'in yanına gittim. "Hadi ama anlatın artık yeter çatlayacağım" dedim. Caner kafasını kaldırıp bana baktı ve konuşmaya başladı."Selin. Aramız iyiydi onunla şimdi başka bir okula nakil oldu. Sınıfın komik kızlarından birisiydi. Ona üzüldük sadece."
"Üzülmeyin. O sadece bu okuldan gitti. Dışarıda buluşup görüşebileceğinizi ikinizde biliyorsunuz değil mi?" İkisi de kafa salladıktan sonra ikisininde kollarından tutup çekiştirmeye başladım. "Hadi kantine bugün kahvaltı yapmadım beraber bir şeyler yiyelim." dedim.
"Aslında bende kahvaltı yapmadım" dedi Caner. Bende Canere karşılık olarak "Eğer biraz daha beklersek bence kahvaltı yapacak teneffüsümüz olmayacak ve ben bir ders daha beklemek istemiyorum" dedim ve sınıftan dışarıya doğru ilerledik. Merdivenlerden inerken Kaya'yı gördüm ve bir teşekkür etmem gerektiğini düşündüm. Bizimkilere "Siz inin benim bir işim var gelirim sonra" deyip Kaya'nın peşinden yürümeye başladım. Yetişemeyeceğimi anladığımda "Şey bir saniye bakar mısın?" dedim ve durdum. O da bir süre sonra durduktan sonra yanına gittim ve tam konuşmaya başlayacakken o konuştu. "Sakın bana bu işi senin için yaptığımı zannedip teşekkür etmek için beni durdurduğunu söyleme." dedi ve ses vermeyince yamuk bir gülüş atıp devam etti. "Tamda düşündüğüm gibiymiş. Beni durdurarak zamanımı yediğin yetmemiş gibi şimdide zamanımı yiyorsun. Bencilin tekisin."  Hı? Ben miyim bencil? Sensin bencil. Gergedan sığır. Neden mi bunları yüzüne karşı demiyorum. Çünkü beni dinlemeden çekip gitti. Çok değerli zamanı var beyefendinin.

Aklıma bizimkiler geldiğinde hemen kantine doğru ilerledim ve bir masada oturduklarını gördüm. Yanlarına gidip bir sandalyede oturdum. Sinirliydim Caner'in önünde duran hamburgeri alıp yemeye başladım. "Hey! Yemeğe ne kadar değer verdiğimi bilmiyor musun? Hey senin sorunun ne dostum?" 

Ben Caner'in dediği son şeye gülecekken hamburgerin yanlış yere gitmesinin sonucu öksürürken. Caner'de Bu halime gülüyordu. Burcu ise dayanamayıp arkama sertçe vurdu. 

"Oha Burcu Kıraydın. Hamburger gözlerimden çıkıyordu az daha" Dedim olayın şokunun hala içerisindeyken. Zil çaldığında sınıfa doğru çıkarken Caner hala gülüyordu. 
"Caner istersen sesini kes yoksa gülebilecek bir ağzın kalmayacak." dedi Burcu dayanamayarak. Caner de Burcunun bu lafına karşı hemen ciddileşerek sustu. Sınıfın kapısının önüne geldiğimizde ben  sırama doğru ilerledim diğer ikisi de kavga ederek sıralarına oturdular. Ders yine Dil ve Anlatımdı masamın altına koyduğum Dil ve Anlatım kitabını çıkaracaktım ta ki kitabın orada olmadığını fark edene kadar. Elimle masanın altına iyice yokladıktan sonra eğilip masanın altına baktım. Yoktu işte. Önceki teneffüs buracıkta olan kitap şuan yoktu! Kitabı alabilecek tek bir isim geliyordu aklıma. Şeytan kız Kübra! Sınıfa öğretmen girdiğinde ayağa kalktık ve öğretmen oturun işareti verdikten sonra oturduk. Öğretmen bizden bıkmış bir şekilde konuşmaya başladı. "Çocuklar beni uğraştırmayın kitabı olmayan kim varsa ilk önce ayağa kalksın daha sonrada dışarıya çıksın." 
Ayağa kalkmaya mecbur kalarak kalktım ve sınıftaki diğer öğrencilere baktım benimle beraber kalkan hiç kimse yoktu. 
"Demek sensin öylemi kızım. Kaya'yı da al ve çık. Kitabının olmadığını ve üşendiğin için kalkmadığını biliyorum Kaya!" 

Kaya öğretmeni takmadan dışarıya çıkmaya başladı bende peşinden ilerlerken aklıma sinsi bir plan geldi. E hep kübramı şeytan kız rölünü oynayacaktı. Sıra şimdi bendeydi.

Tam kapıdan çıkarken Kübra'ya dönüp ağzımı kıpırdatarak "Sen tam bir salaksın!" dedim. Ne de olsa kitabımı alarak kendi kazdığı kuyuya düşmemiş miydi?  Sinirinden kıpkırmızı olan Kübra'ya göz kırpıp dışarıya çıktım. Uzun koridorun sonunda kalorifere yaslanmış Kaya'yı gördüm ve yanına doğru ilerlemeye başladım. Tam olarak yanına geldiğimde bende onun pozisyonunu alarak kalorifere yaslandım.
"Ee şey. Beni hatırladın mı?" dedim ortamın sessizliğini bozarak.

"Hatırlamamı gerektirecek bir şey mi yaptık?" Söylediği şey kızarmama neden olmuştu.

"Senin aklın hep böyle şeylere mi çalışır!" diye bağırdım ve devam ettim."Birisinden kaçtığım günde böyle yapmıştın."
"Birincisi bücürük bir daha bana bağırma. İkincisi seni hatırladım. Hafızam kuvvetlidir sadece sizin gibilerle uğraşmak hoşuma gidiyor ama sana kıymetli zamanımı ayırdığıma inanamıyorum şuan."

"Neyse ne. Benimle uğraşman benimde hoşuma gitmez. Değerli vaktini kızlarla yatarak geçirmen beni gerçekten çok üzdü. Sen o süreye değerli süre mi diyorsun? İğrençsin."
"Bir şey diyeceksen de demeyeceksen sus. Sesin kulaklarımı çınlatıyor."  bir şiy diyiciksin di dimiyiciksin sis. Sisin kiliklirimi çinlitiyir. vivivi. Sinirlerimi son anda yatıştırıp ona cevap verdim.

"Sadece ceketinin hala bende olduğunu söyleyecektim"
"Sana onu atman gerektiğini söylediğimi hatırlıyorum"  Söylediğim şeylere bu kadar hızlı cevap vermesi beni şaşırtıyordu. Ben bile daha ne söylediğimi kavrayamadan onun bana cevap vermesi çok ilginçti. 

"Öyle söylediğini bende biliyorum ama içinde bir kağıt vardı ve-" Söylediklerim onun dikkatini çekmiş olacaktı ki anında kafasını bana çevirdi ve devam etmemi bekledi. "-şey ben sadece." 

"Onu okudun mu?"  

"Şey. Evet. Çok saçma geldi bana anlamıyorum neden birisi bir şey dedi diye kötü olmaya karar verir ki insan." 

"Bir daha benimle ilgili olan şeyleri kurcalama. Eğer o yazı benimle alakalı bir şey olsaydı seni yaşatmazdım bundan emin ol. Şimdi o ceketi atabilirsin." 


KARANLIK TEKLİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin