30-PENCERE

6.7K 392 24
                                        

Eveeet 30. bölüme 10 bin okuyucuyla giriyoruuuz :) TEŞEKKÜRLER. 

Evet, biliyorum 30 bölüm için bu okuyucu sayısı az. Ama gelişeceğimizi biliyorum :) 


Eee  hepinizin sınav haftası bitmiştir :) Karneler nasıl ? Var mı çok eşek bakayım :D :D :D 


Neyse çok uzatmadan bölüme başlayacağım :) İlginiz ve yorumlarınız o kadar çok hoşuma gidiyor ki size anlatamam :) DEVAM EDİİİİİN :** 




HEPİNİZ SEVİLİYORSUNUZ ^^




-





Odamda yaklaşık iki saattir  karşımda ki  duvara bakıp değişik değişik senaryolar yazıyordum.  Her zaman bunu yapmayı sevmişimdir. Olmasını istediğim bir şeyi senaryo halinde saatlerce düşünürdüm.  



"Acıktım ben." dedi birden Doruk. 


"Mutfağı cebime mi koydum?" 



"Kalkıp bir şeyler hazırlasan ölür müsün?" Gözlerimi kapıdaki Doruk'a çevirdim ve gözlerimi devirdim. Mehtap abla çoktan gitmişti. Annem iş görüşmesi için -daha doğrusu biz öyle biliyorduk- yurt dışına çıkmıştı. Sonuç olarak masa hazırlamak bana düşmüştü. 

 

En azından yemek hazırlayabiliyorum düşüncesiyle kurulduğum yatağımdan zor da olsa kalkabilmiştim. Kısa süren ve basit bir kaç yemek yaptıktan sonra masayı kurdum, hiç bir şey konuşmadan yemeğimizi yedik. Daha sonra masayı toplayıp odama çekildim. Doruk her zamanki gibi öküzlüğünü konuşturup odamın önünden geçerken geğirip gitti. Her neyse, bunu  'yemek için teşekkürler' olarak  sayabilirdim.   


İçimde bir karanlık vardı. Bunun nedeninin Kaya olmadığını çok iyi biliyordum. Bunun nedeni annemdi. Gitti gideli bize bir haber vermemişti ve bizde onu hiç aramamıştık.'Ya başına bir şey geldiyse?' dedi içimden bir ses. Hemen kafamı olumsuz bir şekilde sallayıp o düşünceyi kafamdan silip attım. 


Hemen Doruk'un odasına doğru ilerledim. Doruk müzik dinliyordu  gidip onu dürttüm. Kulaklarındaki kulaklıkları çıkarıp bana doğru baktı. 



"Annemi arayalım merak ediyorum onu." 


"Ne  saçmalıyorsun Defne? İş için yurt dışına çıktığını biliyorsun değil mi?" 


"Cidden bu kadar aptal olmak zorunda mısın sen!" Doruk'un sert bakışlarıyla yüzleşince susmayıp konuşmama devam ettim. "Farkındaysan biz kaçırıldığımızda da annemiz  okul gezisine gittiğimizi biliyordu. Allah aşkına Doruk bu kadar aptal olma. Bir şeyler için geç kalmadan arayıp nerede olduğunu öğrenmemiz lazım. Ya kötü bir şey olduysa? Kendini affedebilecek misin?" 


Bir süre safa saf suratıma baktıktan sonra kot pantolonunun cebinden telefonunu çıkardı ve  bir şeyler yapıp telefonu kulağına getirdi. 



Bir süre sonra hiç bir şey konuşmadan telefonu kulağından ayırıp bana baktı. "Açmıyor." 


"Ne!"  Derin bir nefes aldım. Sanki vücudumda ki tüm hücrelerim  bir kenara çekilmişti. Kendimi çok boş hissediyordum. "Doruk bir daha ara!" Artık kendimi tutamayıp bağırıyordum. Babamdan sonra Annemide kaybetmek istemiyordum.   Tamam belki babam şuan hayatta olabilirdi ama benim için bir ölüden farkı yoktu. 


Doruk da benim gibi kilitlenmişti. Elindeki telefonu alıp tekrar aradım. Bir süre sonra karşı taraftan ses gelince   çoktandır tuttuğum nefesimi dışarıya verdim. 


"Anne?" 

"Efendim? Defne sen misin?" 


"Evet benim. Neredesin?" 


"Yurt dışındayım. Mehtap'ın sizi bilgilendirmiş olması lazımdı."  


"Bilgilendirdi zaten. Sadece... Biraz merak ettik." 



"Merak edilecek bir şey yok." 


"Tamam. Seni bölmeyeyim ben o zaman iyi geceler." 


"Defne bir saniye kapatma."  Tam telefonu kulağımdan çekecekken durakladım. 


"Efendim anne?" Tek kaşım istemsiz olarak havaya kalkmıştı. 


"Ben babanlayım." Doğru mu duymuştum ben? 

"Anlamadım? Siz, birlikte misiniz?"

"Şuan evet. Babanız hala beni seviyor ve beni bırakmadı Defne. Israr edip benimle geldi."   Şuan anneme 'Madem sevmiş. Neden terk edip gitti bizi?' diye bağırasım vardı. Bağırsaydım da haklı olacaktım. Ama bunu yapamazdım. En azından şuanlık. 


"Ne dememi bekliyorsun benden? İyi eğlenceler mi?" 


"Hayır Defne. Ama en azından babana karşı biraz daha anlayışlı olmalısın."  Söyledikleri beni daha da çok sinirlendirmişti. 


"Neden olacak mışım? Her neyse. En azından çocuklarınla vedalaşıp gitseydin. Mehtap abladan duymasaydık keşke." 



Buruk bir gülümsemeyle kıvrıldı dudaklarım. Gözlerim dolarken onun konuşmasına müsade etmeden " İyi geceler 'anne'" diyerek Telefonu kapattım. Anne kelimesini biraz vurgulayarak söylemiş olmam biraz beni rahatsız etse de Doruk'un meraklı bakışları bunu unutmamı sağladı.  

KARANLIK TEKLİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin