37-karanlık

5.1K 242 21
                                    

Yaklaşık  haftadır kendi eve kapatmıştım. Artık okul diye bir kavram yoktu benim için. Devamsızlığım zaten çoktan boyumu aşmıştı ve ben çoktan okuldan atılmış olmalıydım.

Mehtap abla benimle fazlasıyla ilgileniyordu sürekli sohbet etmeye çalışıyordu ama ben yaşadıklarımdan ötürü içime kapanmıştım. Arada Doruk da yanıma gelip benimle konuşmaya çalışıyordu ama onlara hiç bir şey anlatmıyordum.

"Defne o çocuk yine kapıda" başımı  dışarıdaki yağmur damlalarını izlediğim camdan kaldırıp Mehtap ablaya döndüm.

"Ne yapmamı bekliyorsun Mehtap abla?"  Mehtap abla yavaş yavaş yanıma geldi ve oturdu.

Elini omuzuma koyup konuşmaya başladı " Yağmurda şemsiyesiz oturmuş bekliyor. Yanına gittim Defne dedi başkada bir şey demedi. Bir baksan ya kızım? Ne olacak? Kaçırıldığından beri ayrılmadı şu kapıdan geceleri bile arada kalktığımda bakıyordum hep oradaydı."

"bir önceki kaçırılmama yardımcı olan kişinin yanına gitmemi mi istiyorsun?" başını yere eğmişti utana sıkıla. Böyle sert çıkışmak istemezdim ama şu son zamanlar zaten psikolojim yerinde değildi.

Mehtap ablanın yüzüne doğru baktığımda suratınında düşmüş olduğunu gördüm. İçimden derin bir of çekip sonrasında ise koca bir küfür edip ayağa kalktım ve istemeye istemeye dış kapıya yöneldim.

Eve geldim geleli ilk defa dışarı çıkacaktım. Kapıyı açtığımda görüş alanıma girmişti.

İçimdeki yoğun öfke baş kaldırmıştı hemen. Ama ne olursa olsun yanına gidip konuşacaktım ve bir daha buraya gelmemesini isteyecektim.

Kendimi dışarıya attım ve kapıyı dışardan kapattım. Yavaş yavaş yanına ilerliyordum. Sırtı bana dönük olduğundan beni görmüyordu.

Hızımı arttırıp yanına gittim ve arkasına geldiğimde durup seslendim.

"Faruk?"  hızla arkasını dönüp inanamayam gözlerle baktı yüzüme. Yüzündeki şaşkınlık elle tutulabilecek kadar büyüktü.

"De-defne?" yutkundu ve baştan aşağı  inceledi beni.

Bir şey söylemeyince tekrar konuştu "Buradasın değil mi? Yanlış görmüyorum?" 

İşaret parmağımı yanağıma bastırınca kaş çatışıma engel olamadım. Elini tutup indirdiğimde sırıttı. Sanırım hayal olmadığımı anlayabilmişti.

kollarını kocaman açıp beni kollarının arasına aldı ve sarmaladı. Ani yaptığı bu hareketi engelleyememiştim. O kadar sıkı sarılıyordu ki elinden kurtulmak asla mümkün değildi.

"Bıraksana!"  göğüsüne indirdiğim yumrukların haddi hesabı yoktu ama hala bırakmıyordu beni.

"Faruk yeter patlayacağım bırak artık!"  nihayet kollarını biraz gevşetmişti. Biraz zaman sonrada omuzlarımdan tutup uzaklaştırmıştı beni kendinden.

"Defne konuşmamız gerek."

"Biliyorum ama yağmur yağıyor"

"Evet sanırım beni eve davet etmek zorundasın."

"Bu ıslak kıyafetlerle koltukta oturursan Mehtap abla çıldırır."

Düşünür gibi yaptı  daha sonra işaret parmağıyla bahçenin sağ tarafını işaret etti. "o zaman, çardakta oturalım."

Bir şey demeden çardağa doğru ilerledim.  Yağmur çok şiddetli yağdığından tek bir kuru yerim bile kalmamıştı.

Çardakta oturdum ve o da yanıma yerleşti. "Anlattıktan sonra bir daha buraya gelmeyeceksin."

"seni görebileceğim başka bir yer yok."

Sinirle tek kaşımı kaldırdım ve onu öfkeli bakışlarımın kurbanı yaptım.

"Neyse, anlatayım ben en iyisi. Defne kaçırılman mevzusunu biliyorsun. Kübra beni tehdit etmişti  neyle tehtid ettiğinde biliyorsun. Benden nefret etme."

Derin bir nefes aldım ve gürültülü bir şekilde verdim. Belki biraz haklı olabilirdi ama oradan kurtulmama yardımcı olabilirdi en azından.

"Ve ben seni oradan kurtaracaktım. Kaya seni aldıktan hemen sonra benim gönderttiğim adamlar geldi. Oradan seni kurtaracaktım Defne."

Bakışlarımı yere sabitledim. O gün gözlerimin önğne serilmişti. Hemen kafamı iki yana sallayıp görüntüleri aklımdan silmeye çalışmıştım. Artık bu tür şeyleri zihnimden silip hayatıma bakmam lazımdı.

"Bütün bunlar umrumda değil Faruk. Beni kurtarmak istemen, kurtarman veya kurtarmaman hatta kaçırman umrumda değil. Oldu ve bitti. Burada günlerce neden bekliyorsun?"

"Defne bu kadar kör olmak zorunda mısın?"

"Hayatımı düzene sokmam için artık Biraz kör olmam gerekiyor evet."

"senin de gözünde sadece bir karanlığım değil mi? Lanet olası bir karanlık. Olmaması gereken karanlık. Hatta boktan bir leke?"

"Faruk ne yapmamı bekliyorsun anlamıyorum! Beni kurtaracaktın dite boynuna mı atlamalıyım ne!? "

"Beni görebilirsin Defne. En azından bunu yapabilirsin."

"Göreceğimde ne olacak? Sen hangi çıkarın için kullanacaksın beni Kayadan sonra?"

Faruk ben Kaya dedikten sonra bakışları öyle çok öfke dolmaya başlamıştıki bunu gözlerinden çok net bir şekilde anlayabilmiştim.

"Beni birilerine benzetme Defne!"

"Ne yapmamı istiyorsun anlamadım?"

"Sevgilim ol."  birden yutkunamamıştım. Ne diyordu bu? Kafayımı yedi acaba?  "Bakma bana öyle deli oluyorum. Seni seviyorum Defne. O kaçırma olayından sonra okula adam akıllı gelemedim. Yüzüne bakamadım. Seviyorum Defne seviyorum. Allah belamı versin ki seviyorum."

Hiç bir tepki vermeden sadece yüzüne bakıyordum. Bu saçmalığın daniskasıydı. Ayağa kalkıp gidecekken o da kalktı ve kolumdan tutup durdurup yüzümü kendine çevirdi.

Gözlerinde saf çaresizlik vardı.

Kafamı tutup göğüsüne yasladı. Kulağım tam kalbinin üzerine denk geliyordu.

"Baksana atışına. Yalan söylemiyorum Defne. Hadi diyelim bi ihtimal ağzım yalan söyledi. Hiç olmadık ihtimal gözümde yalan söyledi diyelim. Peki kalbim? O da mı yalan söylüyor?"

Saçlarımı öptü ve devam etti. "Seni karanlık kalbimde ağırlamak istemezdim ama karanlık kalbimi aydınlatabilecek bir kişi var o da sensin. Teklifim biraz karanlık olabilir ama sonu aydınlık?"





KARANLIK TEKLİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin