Lütfen medyadaki fon müziğiyle okuyun :)
Beynimde kopan fırtınaların sesini dışardaki biri bile duyabilirdi. O kadar çok şeyler yaşamıştım ki bulunduğum her ortamı sorguluyordum artık.
Neden buradayım? Bu kalp sesleri de neyin nesi? Benim için mi atıyordu bu kalp?
"Defne, bırak kendini bana. Bir süre en azından. İzin ver bana."
Yutkundum. Kafamı Faruk'un göğüsünden kaldırıp gözlerinin içine baktım. Aklıma Kaya'nın söyledikleri geldi. Hızla gözlerimi yumdum.
Faruk avuçlarını yüzüme yerlestırdı. "Korkuyorsun. Hissediyorum. Korkmanı istemiyorum. O piç sana ne yaptıysa cezasını ödeyecek."
"Faruk, sadece gitsen?" sesim çok kırık çıkmıstı.
"Tamam güzelim. Gideceğim ama geleceğim de." Ellerini yüzümden çekti ve uzaklaşmaya basladı. Eve geri dönmeden çardakta biraz oturmaya karar verdim.
Babamdan hala ses yoktu. Annem zaten uzun zamandır ortalıklarda yoktu. Doruk okula gidip geliyordu. Benim zaten okulla hiç bir ilişkim kalmamıştı.
Hayatım o kadar çok berbattı ki. İntihar kaçınılmaz bir sondu.
Biraz düşündükten sonra yapabileceğim hiç bir şeyimin olmadığını karar verdim. Yerimden kalktım ve hızla bahçeden çıkıp kosmaya başladım. Yağmurun hızı git gide artıyordu ve yerdeki birikintiler yükseliyordu.
Yağmur damlalarının yüzüme vuruşuyla birlikte hayatımın gerçekleri de yüzüme vuruyordu ve ben artık buna dayanamıyordum.
Hızımı daha da çok arttırıp okulun yakınlarındaki o uçuruma doğru kosmaya devam ediyordum. Karsıdan karsıya geçtim ve hızımı yavaslatarak uçurumun en ucuna doğru yürüdüm.
Yerin ıslaklığını hiç umursamayarak uç kısma oturdum ve ayaklarımı asağıya sarkıttım. Sis yüzünden asağısı gözükmüyordu. Karsıya baktım. Görüntü çok değismisti. Artık güzel gözükmüyordu. Etrafı kapkara bulutlar sarmıstı. Gözlerimi kapadım. Anılarımı canlandırdım.
Birden avazım çıktığı kadar bağırmaya baslamıstım. Ağzımdan çıkan bir cümle veya kelime yoktu. Belirsiz bir sekilde bağırıyordum sadece. Belki acımı tarif edecek sözcüğün olmamasından belkide cümle kuracak kadar gücümün olmamasındandı. Bilmiyordum.
Ağzımda bütünleşen tek bir kelime vardı. 'Yeter.' O kadar çok anlamı vardı ki yaralar dolu kalbimde tüm cevapsız sorularıma cevap bulmaktansa bir son veriyordu.
Bende simdi öyle yapacaktım. Herşeye bir cevap bulmaktansa bir son verecektim.
Yutkundum. Son enerjimi de ayağa kalkmak için harcadım.
Eskisi gibi açtım kollarımı ve rüzgarı hissettim. Eski hissettiklerimle simdi hissettiklerim arasında dünyalar kadar fark vardı.
Uzay boşluğu yutmuştum sanki.
Gözlerimden sicim sicim akan yasların haddi hesabı yoktu.
Son kez derin bir nefes alıp sonuma hazırlandım.
"Defne." Hayır. Beynimin bir oyunuydu bu. Bana seslenen kimse yoktu arkamda. biliyordum.
Ayaklarımı biraz öne itip uçurum boşluğunu hissettim
"Dur!" Kafamı iki yana salladım.
"Kes sunu artık. Bu kadar aptal olma. Seni durduracak kimsen yok. Arkanda kimse yok. Bitir şu işi." Tekrar yutkundum ve bu sefer gerçekten son kez derin bir nefes aldım.
"Arkana bak."
Arkama bakarsam sonumdan vazgeçmiş olacaktım. Ve benim artık bir şeylerden vazgeçme ya da bir şeyleri geri kazanma gücüm yoktu.
Ayaklarımı biraz daha ileri itecekken güçlü bir el beni dirseğimden tutup kendine çekmişti.
Sonumu getirmeyi bile becerememiştim.
Sigara ve alkol kokusu içinde boğuluyordum. İri kalıplı bir omuzdaydı kafam.
Geri çekilip baktım. Bir adam bana garip bir ifadeyle bakıp yutkunuyordu.
Daha dikkatli inceledim.
Bir adam mı demiştim? Bu 'bir adam' benim babamdı.
İnanamayarak baktım yüzüne. Yara bere izleriyle doluydu yüzü. İnanamadım.
Babamın kokusunun böyle olmasını hayal etmesem de bu kokuyu bir gün içime çekebileceğime inanamıyordum.
Tepki yeteneğimi kaybetmiştim. Sadece bana bakıyordu.
"Napıyordun!" Haykırmıştı.
Sesini ilk defa duyuyordum. Ellerimle kulaklarımı kapadım hızla. Yere çöktü bedenim birden.
"Sesin bu kadar yabancı gelmek zorunda mı!" Ciğerim sökülüyordu. ciğerim yanıyordu.
"Yanına gelmek istedim."
" Gelmedin ama! Beni yalnız bıraktın. Sadece sarılmana ihtiyacım vardı. Sadece. Gelmedin. Sarılmadın. Kokunu içime çekmeme izin vermedin!"
Yerimden kalktım. Omuzuna yumruklar attım. "Tüma acılarımı duvarlara anlattım ben! Yoktun. Niye yoktun. Baba diyebileceğim kimsem yoktu."
Omuzlarımdan tuttu sakinleştirmeye çalıştı ama bunun bir faydası olmadı. İçimde çok değişik duygular bir arada duruyordu.
"Bir kez kızım deseydin. Sahiplenilseydim ne olurdu anlatsana!"
"Çok ulaşmaya çalıştım sana. Telefonlarına mesaj attım. Aradım. Ama yanına gelecek yüzüm yoktu."
Durakladım. Telefonuma geöen mesajları özel numaradan gelen aramaları hatırladım. Kalbim burkuldu. " Sana ne kadar kızgın olsamda gördüğüm yerde koşup sarılırdım sana. Affedebilecek gücüm vardı sana karşı."
"Affet o zaman beni."
" Yaşayacak gücüm yok artık benim. Böyle karşılalmamalıydık. Her şeye bir son vermek istediğim zaman olmamalıydı."
Gözünden yaş aktığını gördüm. Birden hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Bir baba kızının yanında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
"Allah belamı versin." sesindeki o kalınlığın kırılışı... "Allah belamı versin Defne. Bir kez yanına gelip saçlarını okşayamadım."
omuzlarımı tutmayı bırakmadan yere doğru çöktü. Beraberinse bende yere çöküyordum.
"Bir kez olsun dinleyemedim derdini. Bir kez olsun sarılıp ben yanındayım diyemedim." artık yere çökmüştük. Ağlayarak titriyordu sesi o kadar kırık çıkıyordu ki yüreğim parçalanıyordu.
Dayanamadım. Boynuna atılıp sarıldım. Şiddetli sarsılmaları bemide sarsıyordu.
"Allah belamı versin bu duygudan yıllarca mahrum bırakıldım."
Boğazıma oturan yumruyla yarım yamalak çıkan ve ağlamaktan berbat olan sesimi önemsemeden seslendim. "Baba."
Kollarını bir hışımla omuzlarımdan çekip sarıldı. "Buradayım kızım. Buradayım."
Bazen son sandığınız şeyler bir sürü güzelliklerin başlangıcıdır. Son diye anlandırdığınız yer aslında tüm hayatının yeni başladığı yerdir.
Asla vazgeçmeyin. Belkide herşeyin başlayacağı sona çok yaklaşmışsınızdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK TEKLİF
Teen Fictionİçi serseri, eğlenmeye düşkün erkek dolu okulda tek saf kız olan Defne. Hikayenin beyaz kahramanı. Yaşadıklarından dolayı hasta numarası yapıp okula gitmeyi erteliyor. Peki bu ne kadar sürebilir? Başladığı yeni okulunda işler eski okulundan d...