19-BUNALIM

8.6K 356 4
                                    

"Burada ineceğim, bekleyin şuan üzerimde para yok içeriden alıp geleceğim." taksicinin kafasını sallamasıyla birlikte taksiden aşağıya indim ve eve doğru ilerledim. Buraya gelmek zor olmamıştı. Orada yaşadıklarımı şuan sorgulamayacaktım. Daha sakin bir kafayla daha iyi bir zamanlamada bu olanları sorgulamaya alabilirdim.

Kapıyı çalıp kapının açılmasını bekledim. Tabii evdekilere haber vermemem ayrı bir sorun olacaktı benim için. Kapıyı Mehtap abla açtı ve beni görünce içi rahatlamıştı. "Neredesin sen Defne! Doruk'u zor kandırdım. Ona yalan söyledim, sana bir şey olsaydı kendimi nasıl affederdim? Lütfen bir dahakine bi aramayı çok görme kızım. Ben ne olursa olsun evdekileri hallederdim zaten."

Mehtap abla haklıydı ne olursa olsun arayabilirdim onu. Mehtap ablaya sarılıp konuşmaya başladım. "İyiki varsın. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum. Şeyy. Annem, sormadı mı beni?"

"Hayır, çok yoğundu eve girer girmez odasına geçti senin evde olduğunu biliyordu." buruk bir gülümseme yüzümü rehin aldığında arkadan gelen korna sesiyle irkildim.

Off akıl mı bıraktılar sanki bende amca ya? Hemen odama çıkıp takı çekmecemin arkasına gizlediğim cüzdanımdan bir miktar alıp hızlıca aşağıya indim. Parayı taksiciye uzattığımda "Hayırlı işler." deyip eve geri döndüm.

Odama girdiğimde hızlıca iç çamaşırlarımı ve pijamalarımı giyinip banyoya doğru ilerledim. Aynaya baktığımda görüntüm mide bulandırıcıydı. Açlıktan hemen beyazlayan yüzüm, hafif rüzgardan kızaran burnum, ağladığım için kızaran gözlerim, uyandıktan sonra düzeltilmediği için karışık saçlarım. Bu görüntüye daha fazla dayanamayıp kıyafetlerimi çıkardım ve ardından suyu ayarladım. Sıcağa yakın bir soğuk seviyesindeki suya girdiğimde ilk önce irkildim ama daha sonra alışmıştım.

Bugün olanların başlamadığı ana geri döndüm. Kaya'nın babasının Kaya'ya tokat attığı zamana. Ona acımamıştım. Yemin ederim ki ona acımamıştım. Bunları, tum bu olanları haketmiyordum. Aile ilişkilerime laf edilmesini hak etmiyordum.

Gözlerimi kapattım ve Kaya'nın çıldırdığı anlardan birisinin karanlıktaki boşlukta canlanmasına izin verdim. Eline vazoyu alıp merdivene atması, defol diye adeta kükremesi veya yere düştüğümde kol dirseğimden kaldırıp duvara fırlatması. Bunları neden hak etmiştim? Onun gözünde ona acıdığım için mi? Gözlerimi araladım ve derin bir nefes aldım. Kaya'yı burada, akardan akan sulardan akıtacak ve bir daha geri gelmemesini sağlayacaktım.

Şu saniyeden sonra ne Kaya ne de bir başkası benim hayatımı karartamayacaktı.

Kaya'dan tam anlamıyla nefret ediyordum. Ona sadece çercevedeki fotoğrafı sorduğumda bile çok sinirlenmişti. Biliyordum şuan bile bileğimde olan bileğin sahibi ve o kazadan beni kurtaran kişi Kaya'ydı.

O gün, -kaza günü- tekrar bana bağırmıştı. Umurunda olmadığımı söylemişti ve gitmişti. İlk o gitmişti, daha sonrasında ise ben bir müddet bankta oturmuştum ki o sürede Kaya'nın çoktan eve varmış olması gerekiyordu. Neden orada durup beni bekledi? Bu çok dengesizce değil miydi?

Biraz düşündükten sonra bugün de bana bağırdıktan etrafa bir şeyler savurduktan sonra evden çıkarken sanki biraz daha iyi davranmış gibiydi. Bana, beni eve bırakabileceğini söyleyen adam o çıldıran adamla aynı kişi olabilir miydi?

Bir beyin sorunu olduğu kanaatine kesinlikle varmıştım. Normal bir insan böyle olamazdı. O kesinlikle dengesiz herifin tekiydi!

Kaya'nın kalbimde küçücük bile olsun kapladığı bir yer vardıysa da onu da babam hakkında söyledikleri yüzünden kaybetmişti. Bu sefer o bana acıyordu. Üstelik sadece acımamış hakaret bile etmişti. Babam konusunda küçüklüğümden beri çok kırılgan ve güçsüzümdür. O yüzden benim yanımda pek babamdan bahsetme taraftarı değillerdi. Bugün ise Kaya bütün gerçekleri tokat gibi yüzüme çarptığında kendimi güçsüz, kimsesiz hissetmiştim. Ama aynı zamanda bütün bu olanlardan sonra bu halde olmam, aynı gün içerisinde güçsüz olduğumu düşünürken güçlü olduğumun kanıtıydı.

KARANLIK TEKLİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin