Merhaba!
Bir güncük gecikmeden sonra tekrar buradayım. Geçen bölüm beni çok mutlu eden bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum! Geçen bölüme farklı kişilerden gelen yorumlar beni inanılmaz mutlu etti. Güzel yorumlarınızı her zaman görmeyi çok isterim. Düşüncelerinizi çok merak ediyorum çünkü.
Geçen bölüm çok merak ediliyordu. 'O'yu sonunda tanıdık yahu! Sevdiniz mi peki? Daha tam tanışamadık ama yine de fikrinizi almak isterim. Ya da siz nasıl bir karşılaşma isterdeniz? Karşılaşmaları oldu bir kere ama ben sizin düşüncelerinizi duymak istiyorum. Bu arada Cengiz Berrak'ı sevmiyor yahu! Bu konu hakkında çok soru alıyorum, onların çok güzel bir dostluğu var. Bozulmayacak bir dostlukları!
Bu bölümü aramıza yeni katılan Eda'ya ithaf ediyorum. Hoşgeldin canım! Seni burada görmekten çok mutlu olacağım. Sevgiler :*
Görselde Berrak'ın bu bölümde giymiş olduğu kıyafet bulunuyor!
Keyifli Okumalar! :*
*****
Maskemin beni koruyacağını söylemiştim ama Cengiz'in söylediği tüm gerçeklerden sonra iyi değildim. Duymak istemediğimiz gerçekler bizi yaralardı, kırardı, yıkardı ve hüzne boğardı. Hepsini şuan yaşıyordum. Kendime Pars ve ben için toz pembe bir dünya kurmuştum. İçinde ilk karşılaşmamız ve benim hayallerim vardı. Bitmek bilmeyen, tükenmeyen, her geçen gün artan hayallerim. Hepsine bir gün gerçekleşecek gözüyle bakıyordum. Tekrar karşılaşacağımıza duyduğum umut... Hayallerimden bir tanesi bugün gerçekleşmişti. Bu karşılaşmayı hayal ederek kaç kere uykuya dalmıştım hatırlamıyordum bile. Bugünün en mutlu gün olması gerekiyordu. Ama olmadı. Cengiz tüm gerçeklerin ağırlığını üzerime yıktı.
Gerçekler kesik bir cam gibi hayallerimi kanattı. Hayallerim kanarken, ben o kanda boğuldum. 'Hayal Kesikleri' denizinde dibe sürükleniyordum. Sürükleniyordum sürüklenmesine de kim kurtaracktı beni? Kim hayal kesiklerime deva olacaktı? Ya da en önemli soru ben bu kurtarıcının kim olmasını istiyordum? Tabiki de bu kurtarıcının Pars Can Soylu olmasını istiyordum.
Bu şekilde filmin yarısına kadar gelmiştim. Anlaşılan arkadaşlarımı film bir hayli sarmıştı. Ben filmi izlemeyip, direkt uyumak istiyordum. Yanımda oturan Cengiz'in göğüsüne sığındım. Cengiz'e sarıldığımda babama sarılmış gibi oluyordum. Elbet babamın yerini kimse tutamazdı ama ona sarıldığımda da dünya yansa bana bir şey olmazmış gibi hissediyordum.
Cengiz, bana olan sevgisini ve şevkatini hissetirmek istermiş gibi saçlarımı okşuyordu. Göğüsüne iyice sokularak uyuma isteğimi artırdım. Film izlerken uyumuş olmam Melih ve Selin'e normal gelebilirdi son günlerdeki yorgunluğumu biliyorlardı sonuçta. Derin bir nefes alarak rüyalar alemine adımımı attım.
Uyku ile uyanıklık arasında giderken Cengiz'in beni kucağına alarak, odama götürdüğünü anlamıştım.
Beni yatağa bırakınca gözlerimi açtım ve gözlerindeki hüznü gördüm. O da en az benim kadar bugün üzülmüştü. Elini tutarak gitmesine engel oldum.
"Cengiz, biliyorum bana üzülüyorsun. Belki de acıyorsun ama yapma. Sen bana acıyıp, üzülürsen karanlıkta kaybolurum. Lütfen, sadece yanımda ol. Pars'a da kızma. Ben seçtim ona aşık olmayı. O hiçbir şey yapmadıki. Yıllar önce bu hayatı ben seçtim. Eğer bir suçu aranıyorsa o suçlu benim."
"Berrak..."
Elini sıkarak konuşmasına izin vermedim. Bugün biraz ben konuşmalıydım.
"Cengiz, lütfen bana acıyan ve üzülen bakışlarını görmek istemiyorum. Sadece senin değil kimsenin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romance"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...