Merhabalar, günaydınlar <3
Bölümü gece atmayı planlıyordum aslında ama Wattpad'de yine teknik bir arıza vardı.
Görsel kısmında gördüğünüz afiş yine Zeynep Güvercin (mitolojikbiri) imzalıdır! Afişlerinin hastasıyım! Emeğine, ellerine ve kalbine sağlık yavruşum <3
Keyifli okumalar dilerim :*
****
Denizin dalgalarının aşkımıza eşlik ettiği vapurda Pars ile sıcak çaylarımızı yudumluyorduk. Pars ilk defa işlerini önemsemeden bugünü bize tatil ilan etmişti. Öylesine güzel bir gündü ki içinde kaybolmak istiyordum.
Pars'ın sıcak kolları arasında dönerek yüzümü ona çevirdim. Toprak kokulu gözlerinde dipsiz düşünceleri vardı, canını sıkan... Gözlerinden öpüp düşüncelerini benliğime hapsetmek istedim...
Boynumu yavaşça yukarı doğru kaldırarak gözlerini tek tek öptüm. Gözlerini açtığında hareleri dans etmeye başlamıştı, orada bir ömür yaşamak istediğim hareler... "Seni hep böyle görmek istiyorum." Eldiven takmış olmama rağmen hala üşüyen ellerimi koca avucuna hapsetti...
"Ben de istiyorum Berrak ama görüyorsun... İşler kontrolümden çıktığı an her şey tepe taklak oluyor. İlker'in gelmeyişinin meydana çıkardığı sorunları yeni hallettik bir daha böyle bir durumla karşılaşmamak için tetikte durmalıyım, yedek planlarım olmalı..." Konuşmasını sürdürmesine daha fazla dayanamayarak soğuktan kurumuş dudaklarımı pürüzlü dudaklarına bastırdım.
Sanki bu anı bekliyormuşçasına dudaklarımı sıcaklığına hapsetmekten çekinmedi.
"Sürekli işten konuşmaktan hoşlanmıyorum. Bugünü hem tatil ettik eğer gözlerin bir daha düşüncelere dalarsa giderim. O gözler sadece beni düşünmeli. Sadece..." Günden güne Pars'ın yanında açıldığımı hissediyordum. Sanki ruhum bir kozayla kaplıydı da bu koza açılıyordu.
Gözleri eşsiz parıltılarla kaplandı... "Sadece seni düşünüyorum güzelim. Mor Salkım'da yeşil gözlerini üzerime dikerek telefonda konuşmuştun sanırım Melih'ti. O gün beni kendine doğru çektin aslında ama bu kadarını asla tahmin edemezdim. Çünkü fazla, çok fazla güzelsin Berrak. Tüm gözlerin odağı olabilecek kadar... İşte bundan nefret ediyorum. Sonra anladım ki güzelliğine değil gözlerinin içindeki parıltılara çekilmişim."
Kalbimin her bir zerreciğine yayılan sözlerle dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. "Daha önce hiç anlatmamıştın..." Alnıma küçücük bir buse kondurdu.
"Çünkü şimdi zamanı geldi." Kolları arasında dönerek sırtımı sıcak, güçlü göğüsüne yasladım... Sıcak nefesini en yakınımda hissetmek huzurdu. "Peki sen küçük hanım?"
"Anlamadım?" Aslında anlamıştım da zaman kazanmaya çalışıyordum.
"Diyorum ki küçük hanımın düşüncelerine ne zaman karıştım?" Titrek bir nefesi ciğerlerime hapsettim. Şimdi zamanı değildi daha özel bir anda olmalıydı...
"Bilmem ki... Kalbim senin yanında tamamlandığını hissetti, ruhum da. Öyle gelişti." Gözlerimi sıkıca kapatarak daha fazla soru sormamasını diledim.
"Çok sorma anlatmayacağım diyorsun yani? Ama benden kaçışınız çok uzun soluklu olamaz küçük hanım." Sözlerini duymamazlıktan gelerek gözlerimi kapattım, belimi saran elleri daha da kuvvetlendi.
"Hep böyle kalsak..." Saçlarımda dudaklarını gezdirdi.
"Kalabiliriz. Bu kucak sadece senin." Başımı geriye doğru yaslayarak kirli sakallı çenesini öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Storie d'amore"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...