Merhabalar, iyi geceler!
Bu bölümü Merve'ye (MerveKrtll2) ithaf etmek istiyorum... Güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim! Beni çok mutlu ettin. Kucak dolusu sevgiler, öpücükler <3 :*
Keyifli okumalar dilerim <3 :*
****
Hafifleyen ruhum sayesinde mutluydum... Vitese sarılı elinin üzerine elimi yerleştirdim, onun yanında ne kadar da küçücük kalıyordum.
Bakışlarını bir anlığına yoldan ayırıp ellerimize baktı ve yüzüne çarpık gülümsemesini yerleştirdi. "Tenim tenine değmeyince rahat edemiyorsun küçük hanım... Ama üzülme yalnız değilsin ben de hep tenin tenime değsin, kokun kokuma karışsın istiyorum."
Sözleriyle vücudumdaki tüm kan yavaşça yüzümdeki yerini aldı. Camdan sessizce yolu izlemeye başladım, kalbimdeki çarpıntının geçmesine ihtiyacım vardı. Pars'ın halimi fark etmesiyle arabada erkeksi kahkahası duyuldu ve kafasını arsızca sağa sola salladı. O an onun gülüşünü bozmak istesem de boş verdim. Babam zaten o gülüşü bozacaktı...
"Şu an gerçekten de küçük hanımsın." O küçük hanımın aklından neler geçiyor bir bilsen...
Ben daha fazla konuşmayınca sessizliğe büründü ama ellerimizi ayırmadı. Gerçekten de tenini tenimde hissetmeyi, kokusunu sürekli benliğime hapsetmeyi alışkanlık haline getirmiştim.
İstanbul'un meşhur trafiğine takılınca koltuğumda kayarak yarı yatar vaziyette oturmaya başladım, daralmıştım. Camı biraz açarak içerideki havanın tazeliği yakalamasına izin verdim.
"Sıkıldın mı?" Pars sorusunu sorarken gözleriyle de beni süzüyordu.
"Fazlasıyla... Hem ruhen hem de bedenen yorgunum. Bir de nasıl söylememiz gerektiğini düşünüyorum..." Avucuna aldığı elimi güç vermek istercesine sıktı.
"Artık çocuk değiliz Berrak... Hem Barış Amca ne kadar bu duruma hazır değil gibi davransa da her şeyin farkında."
"Bence de ama babam işte. Neyse geldik sayılır zaten."
Kalbimin ritmi arabanın park edilmesiyle daha da arttı. Belki de geleceğe serilecek yolların ilk adımlarını atıyorduk...
Arabadan inip taşlı yolu adımlamaya başladığımızda Pars'ın elini sıkıca kavradım. Nedensizce yanımdaki varlığını hissetmek istedim.
Beni kendine yaslayarak şakaklarıma küçük öpücüğünü bıraktı. Bu rahatlatan, ruhumu ferahlatan, ateşsiz bir öpücüktü. "Ben varım güzelim, her şey güzel olacak. Rahatla..."
Kapının önüne geldiğimizde zili çaldım ve heyecandan terleyen ellerimi pantolonuma sildim.
Annem yüzündeki geniş gülümsemesiyle bizi içeriye aldı. "Hoş geldiniz çocuklar. Biz de yemeğe geçmek için sizi bekliyorduk."
Pars ile içeri girdiğimizde herkesle selamlaşmıştık. Ben ürkek bir kedi gibi sessizce orada dikilirken, Pars bir aslan edasıyla her zamanki gibi konuşuyordu. Babam beni yine kolları arasına almıştı sanırım kedisini aslana yem etmek istemiyordu.
"Berrak ve Pars da geldiğine göre masaya geçebiliriz. Berrak benimle bir mutfağa gelir misin?"
Herkes masaya geçerken annemin peşinden mutfağa geçmiştim. "Sorununuzu halledebildiniz sanırım?" Onu onayladığımı belli ederek kafamı salladığımda; yüzüne geniş gülümsemesi yerleşmişti.
"Hatta bugün aramızdaki ilişkiden bahsetmek istiyoruz... Babam hazırdır değil mi?" Kıkırdayarak kolumu okşadı.
"Baban hazır da kalp ışığının avuçlarının arasından uçmuş olmasını hazmedemiyor çünkü kocam kıskanç! Ama ben onu yumuşattım biraz..." Annemin sözleriyle ben de küçük kahkahamı tutamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romance"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...