Merhabalar tatlı okurlarım :*
Yeni bir bölüm ile tekrar karşınızdayım. Ufacık bir not iliştirmek istiyorum. Geçen haftaki bölümde tamamen benim unutkanlığım yüzünden bir hata yaptım. Hikayemizde yılbaşına iki hafta kaldığını belirtmişim ama planlarım için bir hafta var. Orayı düzelttim haberiniz olsun :)
Bu hafta sürpiz karakterlerimden birisi geldi. Efsun... Efsun, üç yıl önce yazmaya başlamış olduğum konusu bir hayli derin ve geniş olan hikayemin baş karakterlerinden birisidir. O hikayem hala defterde duruyor, umuyorum ileride yazabileceğim. Efsun'un yeri ben de çok başkadır. Bakalım zaman bana neler gösterecek? Umuyorum güzel şeyler olacak :)
E o zaman ben sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar dilerim canlarım :*
****
Gözlerimi yavaşça aralamaya çalışırken başımın hafif hafif sızladığını hissediyordum. Sesleri tanıdık gelen birkaç kişi sessizce konuşuyorlardı. En son hatırladığım şey beni esiri altına alan bir karanlıktı.
Gözlerimi açabilmeyi tamamladığımda Atakan, Pars, Tekin Amca ve Şebnem Teyze'yi görebilmiştim. Şebnem Teyze'nin sıcacık elleri ellerimi sardı ve şefkatle gülümsedi. Bu ilgi boğazıma bir yumru oturtmuştu.
"Kızım nasıl hissediyorsun? Bizi çok korkuttun." Şebnem Teyze telaşını bastırmaya çalışarak sorusunu sorarken Atakan doktoru çağırmaya gitmişti. Pars ise tam karşımdaki duvara bir omzunu dayamış yorgun gözleriyle beni izliyordu. Bu sefer bakışlarında soğukluk değil durgunluk vardı...
"İyiyim Şebnem Teyze... Su var mı?" Kuruyan boğazım konuştukça sızlıyordu. Yatakta toparlanarak Şebnem Teyze'nin verdiği suyu yavaş yavaş içtim. Bu sırada doktor da gelmişti.
Karamel rengi saçları çenesinin altında biten, bal rengi gözlere sahip ufak tefek bir kadındı. "Nasıl hissediyorsunuz?"
"İyi ama daha iyi olduğum günler de olmuştu." Anlayışla kafasını sallayarak elindeki siyah dosyayı dikkatli gözlerle inceledi.
"Berrak Hanım, sonuçlar pek iç açıcı değil. Özellikle kan değerleriniz çok düşük, vücudunuz bu duruma dayanamadığı için baygınlık geçirmişsiniz. Son zamanlarda üzücü bir şeyler mi yaşadınız? Herhalde beslenme düzeniniz de bozuk. Kendinize uzun zamandır dikkat etmemişsiniz." Doktorun sorusuyla bir an gözlerim Pars'a kaymıştı...
"İş hayatına yeni atıldım ve bu sırada beslenme düzenime pek dikkat edemedim ondandır."
"Anlıyorum ama artık dikkat etmek zorundasınız yoksa daha ciddi hastalıklar yaşayabilirsiniz. Bu gece sizi burada misafir edeceğiz. Vermiş olduğumuz ilaç ve serum takviyeleriyle bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye çalışacağız. Maalesef kan değerleriniz bir gece içerisinde düzelmeyeceğinden size ilaç vereceğim. Bu arada yanınızda bir kişi refakatçi olarak kalabilir. Geçmiş olsun." Doktor odadan çıktığında rahat bir nefes alabilmiştim.
"Ah Berrak nasıl dikkatsiz olabilirsin böyle? Ya Pars o an odaya gelmeseydi de kafanı bir yere çarpsaydın. Düşünmek bile istemiyorum." Şebnem Teyze'nin bu kadar korkmuş olduğunu görmek içimin suçluluk duygusuyla kaplanmasına neden oldu. Ne diyeceğimi düşünürken araya Tekin Amca girdi.
"Şebnem haklı Berrak bu saatten sonra daha dikkatli olmalısın. Babanlara haber vermemi ister misin?"
"Hayır, Tekin Amca. Çok telaş yaparlar şimdi. Ben geldiklerinde anlatırım." Tekin Amca onayladığını belirterek kafasını salladı. "Hadi gidin siz de. Bende uyurum birazdan, benim için daha fazla yorulmayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romance"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...