Merhabalar! :*
Uzun bir aradan sonra upuzun bir bölüm oldu benim için! Wattpad'de beş sayfaya denk geldi, çok mutluyum ;))
Bir de Wattpad'in bir sorununu dile getirmek istiyorum... Maalesef bazen yorumlarınız eski bölüme düşüyor ve ben anlamasam da cevap vermeye çalışıyorum. Yani kafanız karışmışsa bu yüzden ;) Bir sorunumuz daha var ki bu beni daha da deli ediyor ;) Yorumların bildirimi çok geç düşüyor eğer eski yorumlarınıza cevap veremediysem bu yüzden :( Lütfen kusura bakmayın, gördüklerime hemen cevap veriyorum...
Keyifli okumalar dilerim :*
****
Derince bir nefes alarak kalbimdeki yangını söndürmeye çalıştım ama nafile sönmemişti. Kalbimdeki yaralayıcı ateşi sadece Pars söndürebilirdi.
Kapıyla kendi bedeni arasında sıkışan bedenimi onu tüm gücümle iterek kurtardım. Ona öfkeliydim, kırgındım...
"Böyle bir şeyi düşünebilecek olmana inanmak istemiyorum! Benim aşkıma, bana nasıl güvenmezsin? Nasıl? Anlamıyorum..."
Masasında bulunan tüm dosyaları yerle bir etmiştim. Kapının önünde şaşkınca bakıyordu, sinirimi ilk defa tadıyordu...
"Sana inanamıyorum. İnanmıyorum Pars!" Öfkemin zehri iliklerime dolmuştu, bir şeyleri parçalamak yakıp yıkmak istiyordum. Pars'ın konuşmaması beni daha da hiddetlendiriyordu.
"Benim yıllar boyu sevdiğim adamsın... Nasıl? Bu sevgi yedi yıl boyunca karşılıksız kalmış olsa dahi bitmemişken... Aşkımdan nasıl şüphe edersin?" Sinirimden sonra iliklerime hayal kırıkları da dolmuştu... Aşkımı Pars'a hep güzel bir anda anlatmayı hayal etmiştim... Olmamıştı. Hayallerim can kırıkları denizinde boğulup, dibe çekilmişlerdi...
Uzun bir aradan sonra sessizliği bozdu. "Sen neyden bahsediyorsun? Ne yedi yılı?" Sorularına cevap vermeyi reddederek bakışlarımı ondan ayırdım. Kalbimin içinde bir yer cayır cayır yanıyordu, ruhumu yakıyordu.
"Berrak..." Toprak kokulu gözleriyle yeşillerimi buluşturduğum an gözlerinden pişmanlığın en keskin halini yudumlamıştım. Pişmandı ama kalbim bir kez daha hançeriyle yaralanmıştı. Artık çok geçti...
"Pişmansın değil mi? Bunu gözlerinden anlıyorum ama çok geç Pars... Sen sözlerinle beni yaraladın... Kalbimi bir kez daha kanattın." Gözüme odasındaki ayna takıldı.
Masasından demir kalemliği alarak içindekileri masaya boşalttım. Aynanın karşısına geçerek yanıma gelmesini izledim ve geldiğinde aynın önünde sadece o duruyordu.
"Bu ayna benim kalbim gibi Pars, içinde sadece sen varsın... Sadece sen... Ama sen ne yaptın? Kafanda küçücük bir teşekkür ile senaryolar yazdın sonra kalbime ne oldu biliyor musun?"
Gözlerimi gözlerine dikerek burukça gülümsedim ve hiddetle kalemliği aynaya fırlattım. "Kalbim bu ayna gibi çatladı ama hala inatla her kırıkta senin yansıman var. Niye? Çünkü senin bu yakan yıkan tavırlarına rağmen sana hala aşık! Şimdi Pars bu aynayı eski haline getirmen ne kadar zorsa kalbimi de eski haline getirmen o kadar zor. Hadi bul bakalım aynayı da kalbimi de eski haline nasıl getirebileceğini!"
Kolunu hızla belime dolayarak beni koca gövdesine hapsetti. Kurtulmak için çabalasam da kollarıyla beni sanki kendine kelepçelemişti. "Berrak... Benden gitme." Yüzümü hafifçe kaldırarak gözlerini gözlerime diktiğinde bunca zamandır nerede olduklarını bilmediğim göz yaşlarım yerini almıştı.
Onu iterek kollarının arasından ayrıldım ve bir daha arkamı dönmeyerek odasından kendi odama geçtim.
Odamdaki büyük koltuğa kendimi bıraktığımda sarsılarak ağlamaya başlamıştım... Aşkıma güvenini kaybetmediğini biliyordum ama dudaklarından dökülen sözler insafsızdı. Ne kadar inanmamaya çalışsam da beni en derinimden yaralamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romantik"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...