Merhaba neşe kelebeklerim :* Günaydın!
Güzel bir hafta sonumuz olsun! İlk defa bir bölüm şarkımız olacak umarım açılır ve beğenirsiniz :)
Görsel kısmımızda Berrak'ın giymiş olduklarını görebilirsiniz, benim için çok özel olan biri tarafından seçildi. Şarkımız da Pars'ın arabada açmış olduğu şarkıdır. Dilerseniz bir dinleyin :)
Bu bölüm hiç aklımda yokken kalbime, beynime ilham perisi olan Elif'ime ithaf ediyorum. Bu güzel elbisemizi de bizzat kendisi buldu. İyi ki varsın bebeğim. Her şey için çok teşekkür ederim. Böylesi güzel bir sevgiyi ve desteği hissetmek inan çok güzel. Bayan Kıvırcık çokça seviliyorsun! :*
Keyifli okumalar dilerim :*
****
Annemi ve babamı kırmak, üzmek en son istediğim şeydi. O yüzden sadece Atakan'ın neden aradığını söyleyecektim ve onlar da olumlu yaklaşırlarsa gidecektim.
"Atakan aradı... İşe başladığımı duyunca bugün için kutlama yemeği yapalım diyor." babam ben telefonda konuşurken masasına oturduğu için umursamayarak yemeğini yemeye başladı. Babama neler oluyordu böyle?
"Atakan o kadar program yaptıysa git kızım. Nasıl olsa her akşam beraber yemeğimizi yiyoruz değil mi Barış?" babam şöyle bir bana baktı sonra bakışlarına tezat bir şekilde; "Benim için fark etmez. Siz bilirsiniz."
Çok güzel ya elli küsür yaşına merdiven dayamış babamdan resmen ergen triplerine maruz kalıyordum. Acaba bu kadar yıl hayatıma birini almayarak yanlış mı yapmıştım? Belki adam hiç değilse alışmış olurdu. Taylan'ın ilgisini eve ara sıra gelen çiçeklerle anlamıştı ama ondan da haz etmemişti hatta Cengiz'e açıkça beni ondan koruması için imada bulunmuştu. Yine de bu kadar tepkili olmamıştı. Acaba bir şeyler mi hissediyordu? Babam anladıysa annemin daha önce anlaması gerekirdi... O yüzden böyle bir ihtimal yoktu. Sanırım tipik kız babası sendromuydu.
"Berrak sen niye hala burada dikiliyorsun hadi yukarı çık da hazırlan annecim." öyle içten bir anne gülümsemesi yollamıştı ki; 'burası bende dert etme' diyordu. Anneler iyi ki vardı. Babamın yanağına bir öpücük kondurdum ve kulağına doğru eğilerek; "Ben hep senin kalp ışığın olacağım. Hayatımda başka biri olsa da olmasa da..." babam sözlerimden sonra burukça gülümsedi. Omzunda duran elimi öpüp; "Git ama fazla geç kalma." dedi.
Gönlünü almıştım. Merdivenleri hızlıca tırmanıp odama geçtim. Atakan'ı aradıktan sonra dolabın karşısına geçmiştim ama hala ne giyeceğime karar verememiştim. Elbiselerimi gözden geçirirken geçen yaz almış olduğum kırmızı elbisem gözüme çarptı.
Çok hoş bir elbiseydi. Dantel olsa da çok abartılı değildi, göğüs kısmı biraz boldu ve aşağıya doğru çok olmasa da biraz uçuş uçuştu. Elbisemi hemen üstüme geçirerek saçlarımı taradım ve çok aşırıya kaçmayacak bir makyaj yaptım. Ayakkabı seçimimi ince topuklu deri olan kısa botlarımdan yana kullanmıştım. Çok zariflerdi. Deri ceketimi de aldıktan sonra güneşin batmamasını fırsat bilerek üstünde deri şeriti olan siyah şapkamı saçlarımı bozmamaya gayret ederek kafama geçirdim. İşte şimdi hazırdım.
Çalan korna sesiyle odamdan çıkarak merdivenlerden ayakkabılarımın olmasını umursamayıp koşturarak aşağı indim.
Yemek yemeye devam eden annemi ve babamı öptükten sonra evden çıkıp Pars'ın arabasına doğru yürümeye başladım. Birinci, ikinci, üçüncü adım bahçeden çıkış ve kalbimin sahibi... Arabanın kapısına yaslanmış elleri siyah kot pantolonunun cebinde, üzerinde iki üç düğmesi olan beyaz gömleği ve gözlerindeki siyah güneş gözlükleriyle benim bu dünyadan ayrılmama sebebiyetti. Beni bu rüyadan Atakan'ın güçlü kolları kurtardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romance"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...