Merhaba,
Bu bölüm itibariyle birinci ayımızı doldurduk! Bir aydır o kadar mutluyum ki. Bu mutluluk sizin sayenizde. Beni ve hikayemi yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim.
İstanbul kavruluyor! Tatilde olanlar bence dönmeyi bir değil beş kere düşünsünler :)
Bu bölümü Güvercin'ime ithaf ediyorum! Kendisi beni ne kadar delirtse de hanımefendi seviliyor :) Yanımda olduğun ve kahkahalarıma sebep olduğun için teşekkürler bebeğim. İyi ki varsın!
Bu bölüm Tekin Bey'imizi tanıyalım bakalım :) Sizlerinde deyimiyle tekin mi değil mi anlayalım yahu!
Berrak Tekin Bey'in yanına görseldeki gibi gitmiş :)
Keyifli okumalar! :*
*****
"Hangi Tekin, baba? Ben tanıyor muyum?"
"Tekin Soylu, kızım. Tanıyorsun. Bundan yedi yıl önce kadar caddede inşaa ettiğimiz bir plaza vardı. Hatırladın mı?"
Unutmak ne mümkün? Sana yedi yıl uzaktı ama bana yedi saniye kadar yakındı, babacım.
"Evet, hatırlıyorum."
"O plazayı satın alan inşaat mühendisi Tekin Amca'n işte. Ama artık işleri onun yerine büyük oğlu yürütüyor. Her neyse... Sen çok hatırlamasan da o seni hatırlıyor. Bugün senin için galeride olacak. Taksi ile gidip-dönersin, kalp ışığım."
"Annem de mi gelemez?"
Anneme umut dolu gözlerle baktım.
"Maalesef yetiştirmem gereken siparişler var, tatlım."
Süper(!) Demek tek başıma gidecektim. Umarım şans bana gülerdi de orada olmazdı.
Babam akşam bize verdiği sözü tutarak, bizimle sohbet etmişti. Tabi birkaç nasihatı atlamayarak. Sedef ile ayrıldıktan sonra taksiye binmiştim. Galeri çok uzak sayılmazdı. Kısa süreli bir yolculuk olacaktı. Taksinin yavaşladığını farkettiğimde, geldiğimizi anlamıştım. Galeriye doğru yürürken topuklu ayakkabılarımın ahenk ile çıkardığı sesler bana az da olsa güç ve güven vermişti. Girişte oturan bayan beni gördüğünde, toparlanarak yanıma geldi.
"Merhaba, hanımefendi! Nasıl yardımcı olabilirim?"
Kadının yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı. Yaptığı işten keyif aldığı belli oluyordu. Bir de dikkatimi bir şey daha çekmişti, artık küçük hanımdan hanımefendiliğe terfi edebilmiştim. Aman ne güzel bir başarı(!)
"Merhaba. Ben; Berrak Kurucu, Tekin Bey ile görüşecektim. Kendisinin haberi var."
"Anladım, Berrak Hanım. Kendisi yeni geldi bana haber vermeyi unuttu herhalde. Ben hemen haber vereceğim. Lobide oturabilirsiniz. Beklerken bir şey alır mıydınız?"
"Teşekkürler."
Kadın, bana ufak bir baş selamı verdikten sonra gözden kaybolmuştu. Sanki zaman geçmiyordu. Saniyeleri kovalarken, Tekin Amca yılların verdiği olgunlukla yanıma gelmişti. Babacan bir tavırla beni kucakladı.
"Berrak, nasıl da büyümüşsün! Beni hatırladın değil mi? Yoksa hatırlanamayacak kadar yaşlanmış mıyım?"
Tekin Amca'nın yüzündeki gülümseme bulaşıcı olmalıydı ki sözlerinden sonraki gülümsemesi beni de esir almıştı.
"Hatırladım, Tekin Amca. Hatırlamaz olur muyum? Hem hala aynısınız sadece biraz daha olgunlaşmışsınız."
Sözlerimden sonra yüzünde hem hatırlanmış olmanın mutluluğu hem de üstü kapalı iltifatların varlığı ile daha geniş bir gülümseme oluşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Roman d'amour"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...