Merhabalar, mutlu ve huzurlu hafta sonlarınız olsun! <3
Bu bölümü; gönlümün hanımefendisine Emel'e ithaf ediyorum <3 Milyonlarca kez iyi ki varsın! Seviyorum <3
Görsel kısmında Berrak ve Pars bulunuyor <3 Ben bu fotoğrafı fazlasıyla sevdim!
Keyifli okumalar dilerim :*
****
Küçük yeşil bahçeyi geçip; evin mavi ahşap kapısını araladığımızda içerinin kendine özgü hafif kokusu bizi karşılamıştı.
"Burada iki oda, bir salon ve mutfak bulunuyor. Yukarıda da bizim kalacağımız oda. Yarın sabah beraber gezeriz hadi gel yukarıya çıkalım."
Pars'ın yönlendirmesine uyarak mavi beyaz merdivenleri çıkmıştık. Merdivenlerin sağ tarafında bahçeyi gördüğünü tahmin ettiğim bir balkon vardı. Tam karşımızda da mavi; iki kanatlı büyük bir kapı vardı. Bizim kalacağımız, bize ait olan bir oda... Beraber sahip olduğumuz ilk şey, kalplerimiz dışında...
Kapıyı araladığımızda mavi ve beyaz tonlarının hakim olduğu bir oda bizi karşıladı. Yerdeki mumlar odaya sıcak bir hava vermişti. Gözlerim odanın tam ortasındaki yatağa kaydığında kendimi bir masalın içindeymiş gibi hissettim. Bembeyaz ahşaptan olan dört direkli yatak mavi bir cibinlikle süslenmişti.
"Her şey fazlasıyla kusursuz değil mi?"
"Çünkü öyle olmalı güzelim... Aşkımıza yakışmalı." Bir adımlık uzağımda olan Pars'a yaklaşarak dudaklarına derin bir öpücük kondurdum. "Bu öpücük bana hiç yetmez ama önce duşa girmek istiyorum. Sen de girecek misin?"
"Yok, sen gir. Ben de bu sırada kıyafetlerimizi yerleştiririm sonra uyuruz." Beni onaylayarak kafasını salladı.
Tişörtünü çıkartarak koca sırtını bana sundu ve banyonun yolunu tuttu. Kalbim biraz önce şahit olduğu manzaradan dolayı hızlanmış, vücudumu da bir ürperti esiri altına almıştı...
Kendime gelebildiğimde saçlarımı tepemde gevşekçe topladım ve odanın camını açtım. İçerisi temiz havayla dolarsa iyi olurdu.
Pars'la benim küçük valizlerimizi açarak tek tek kıyafetlerimizi yerleştirdim ve Pars'a ait lacivert ince tişörtü üstüme hızlıca geçirdim. Tişörtün altına da kendi lacivert şortumu giydim. Aynada kendimi incelerken sebepsizce gülümsedim.
Banyonun kapısı aralandığında Pars içeriye ağır adımlarla süzüldü. Benim kalbimi tekleten adımlarla... Nemli saçları, belindeki havlusu ve daha önce görmediğim ama tahmin ettiğim hafif kaslı karnı. Kesinlikle sınırları zorluyordu.
"Berrak..." Adım dudaklarından dökülürken hafifçe gülümsedi. "Ne güzel olmuşsun sen öyle."
Kollarımı gevşekçe göğsümde bağladım, vücudumun bir şekilde kontrolünü ele almak istiyordum. "Senin kıyafetlerini giymeyi çok seviyorum."
"Biliyorum." Ortamdaki yoğun elektrik akımı gittikçe yükseliyordu... Derin bir nefes alarak düşüncelerimin sağa sola çarpmasını engellemek istedim.
"Ben... Çok susadım. Suyumu içip hemen gelirim, kıyafetlerimizi de yerleştirdim." Cümleleri peşi sıra sıralayarak hızlıca odadan çıktım.
Merdivenleri inip mutfağa geçtiğimde gözlerim suyu aradı. Buzdolabını açtığımda sürahideki su imdadıma yetişmişti. Koca bir bardağa suyu doldurup sandalyeye oturdum.
Küçük yudumlarla suyumu bitirmemeye çalıştım. Pars'la aramızda her zaman yoğun bir elektrik akımı oluyordu bizi birbirimize çeken... Ama bu sefer çok fazlaydı, çok daha fazla. Ne kadar ileriye gidebilirdik bilmiyordum ama dahasına hazır olmadığımı biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romance"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...