Merhabalar canlarımm :*
Yılın son cuması bugün! Dedim hazır bölüm de bitmişken atayım. Bakalım Efsun ve Berrak konuşması nasıl geçmiş? Acaba Berrak, Efsun ile ilgili bir şey öğrenmiş mi? Hepsi aşağıda :)
Keyifli okumalar dilerim, iyi ki varsınız! :*
****
Efsun'un sorusuna nasıl bir yanıt vereceğimi hala bilemiyordum... Mavilerinin derinliklerinde farklı duygular dolanıyordu. Bu duygular bana sonsuz bir güven bahşetti.
"Nasıl anladığımı mı merak ediyorsun Berrak?" Benimle konuşurken aynı zamanda çayını yudumluyordu. Sessizliğimi 'Evet.' olarak anlamış olmalı ki konuşmaya devam etti. "Anlarım... Bu bakışları nerede ve kimde görsem tanırım. Bu bakışlar yarım kalmış ruhlara aittir. Şimdi anlat bana, dök eteğindeki taşları. Belki... Sonra ben de anlatırım."
"Ben... Nasıl başlarım bilmiyorum ama herhalde en başından anlatmalıyım. Bundan yedi yıl önce kadar bir adama vuruldum, kalbim ellerimden uçup onun yüreğine kondu. Sadece bir bakışıyla çaldı kalbimi. Zaman geçtikçe ruhumu, kalbim aklıma söz geçirmeyi başarınca da aklımı. Yıllarca hiç usanmadan, bıkmadan tek bir adamın hayalini kurdum. Belki delilik, belki aptallık dersin ama benim aşkım bu oldu işte. Ondan bir söz almadığım halde yedi yıl boyunca bekledim onu. Kalbim her güne yaralı başlasa da değer dedim. Onun için her şeye değer... Bu yıl tekrar girdi hayatıma. Onu tekrar karşımda görmek... Efsun, onun gözlerinde öleceğimi sandım. Her bakışında yandım, kavruldum. Sonra onun şirketinde çalışmaya başladım. Aramızda büyük bir kavga geçti, beni derinden yaralayan bir kavga... Üç ay boyunca gerekmedikçe konuşmadık ta ki ben bayılana kadar. Buraya gelmeden önce açtı bana kalbini, anlattı duygularını ama..."
Efsun'un ellerimi sarmasıyla şömineye takılan bakışlarımı mavilerine çevirdim. "Ama sen onun aşık olup olmadığını bilmiyorsun ve bu yüzden beynin kalbinin sesini bastırmaya çalışıyor. Berrak... Biz kadınlar gereğinden çok fazla ve derin düşünüyoruz biliyor musun, gerek yok bu kadar düşünmene. Sen söyle ona aşık olduğunu, yıllarca sevdiğini, beklediğini söyle. Aşkta karşılık ve öncelik yoktur. Bu adam sana kalbini açtıysa elbet bir şeyler hissediyordur ama senin kadar derin düşünmez. Erkek o. Hatta şuan sana karşı çok açık olduğunu düşünüyordur. Anladın mı?"
"Ben mi söyleyeyim? Ya kaçarsa duygularımın büyüklüğünden o zaman ben yaşayamam." Efsun sözlerimi onaylamadığını göstererek kafasını sağa sola salladı. Düşünceleri mantıklı geliyordu ama yine de emin olamıyordum ki. Koltuğuma iyice çökerek fincanla oynamaya başladım.
"Yaşarsın Berrak. Öyle de güzel yaşarsın ki hem de şaşıp kalırsın. O yüzden bu düşünceyi aklından çıkar. Yeterince beklemedin mi? Bekledin o yüzden yeter artık. Şimdi... Duygularını ona açmaktan kaçmayacaksın. O öldüğün gözlerin içine bakarak sevdiğini ilan edeceksin. Bu adam da sana düşüncelerini açtıysa sana elbet bir cevabı olacaktır. Ama sen kendine düşen görevi yapacaksın. Anlaştık mı?" Sözleri kalbimi de beynimi de ikna etmişti. Söyleyebilirdim...
"Anlaştık. Şimdi... Sıra sen de olsun mu?" O mavi gözlerin bir hikayesi vardı. Derin bir hikayesi hem de. Tüm bedenimi ona çevirerek bağdaş kurdum. Efsun'u oldukça merak ediyordum.
"Benim hikayem... Benim demek pek doğru olmaz. Geçmişin izleriyle dolu bir yaşamım oldu sonra... Sonrasını boş ver Berrak. Bu arada senin bu adamın adı ne? Söylemedin."
"Pars... Pars Can Soylu. Çok mu acı çektin?" Yüzünde buruk bir gülümse oluştu o an kalbimin sızladığını hissettim. Efsun derinden yaralı bir kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romansa"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...