Merhaba!
Taksinin kapısını kimin açacağı merak konusuydu. Kimmiş bir öğrenelim :)
Geçen bölüme yaptığınız yorumlarla yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdiniz ve kalbimi kanatlandırdınız. Yine büyük bir istekle bekliyorum yorumlarınızı :)
Bu bölümü; yazmaya başladığım ilk günden beri hikayemi takip eden ve güzel yorumlarıyla beni çok mutlu eden 42derya313'e ithaf ediyorum. Nasıl hitap etmem gerektiğini bilemedim :) Her bölüm desteğini görmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Çok teşekkür ederim :*
Görsel kısmımızda Merviş'imin benim için yaptığı çok güzel bir afiş var ve bu afiş benim için yapılan ilk afiş. Yeri büyük :) Çok teşekkür ederim bebeğim.
Keyifli okumalar :* Sevgiler :)
*****
Taksinin kapısı kalbimin kanatlanmasına sebep olacak kişi tarafından yani Pars tarafından açılmıştı. Onu gördüğüm an... Kalbim havalanmıştı! Yine ellerimin arasından uçup Pars'a konmuştu. Bu adam böyle toprak kokulu gözlerini yüzümde gezdirirken de kalbimi geri alamayacağımı bir kez daha anlamıştım.
"Berrak, nasılsın? Herhalde beni beklemiyordun?" demesiyle ses tonundan şaşkınlığımı hissettiğini anladım.
Derin bir nefes alarak; kendimi toparlamaya çalıştım. Bu kadar şaşkınlık yeterdi.
"İyiyim. Sen nasılsın? Evet, seni beklemiyordum."
Kafasını sallayarak; eliyle yürümem gerektiğini belli etti. Soruma yanıt vermemişti. Acaba biraz öküz müydü? Zamanla öğrenecektim. Herhalde?
Galeriye girdikten sonra danışmaya geçtik. Oya Hanım yine hayat dolu gülümsemesiyle etrafa ışık saçıyordu. Pars, günlük raporları gözden geçirirken, bense onun değişen mimiklerini hafızama kazımakla meşguldum. Gözüne takılanlara bakarken toprak kokulu gözleri yoğunlaşıyor, kaşları çatılıyordu. Ara sıra da kendi kendine kafasını sallıyordu. Elindeki ince dosyaya notlarını aldıktan sonra Oya Hanım'a verdi.
"Oya Hanım, Berrak Hanım'ın arabası ile ilgili dosyaları verebilir misiniz?"
Oya Hanım'ın verdiği dosyaları aldıktan sonra ilgi ile bana döndü.
"Babamın neden burada olmadığını merak ediyorsun sanırım?" kafamı sallayarak; sözlerine onay verdim.
"Şirkette acil bir toplantıya katılmak zorunda kaldı. Beni de seninle ilgilenmem için yolladı."
Yok bu adamın öküz olduğunu anlamak için zamana ihtiyaç yoktu.
"Hiç gerek yoktu. Boşu boşuna gelmişsin."
"Benim için boşu boşuna bir geliş değil, Berrak. Beni babam yolladı ama isteyerek geldim. İstemesem burada olmazdım."
Afallamıştım! Bu adamın manevraları kalbe zarardı. Aklımı yine çeliyordu. Bu sözlerle ne ifade etmek istiyor? Ne demeye çalışıyordu? Yoksa ben mi çok anlam yüklüyordum? Ah! Yine karışmıştım.
"Vaktin varsa ofisime geçelim mi? Biraz sohbet ederiz hem de dosyaları imzalarsın." gözleri tatlı bir beklentiyle bana bakıyordu. Tatlı? Pars Can Soylu tatlı? Yüzündeki ifade ise bakışlarına göre oldukça ciddiyetle doluydu.
"Vaktim var. Geçebiliriz."
Benden onayı aldıktan sonra o önden, ben arkadan ofisine doğru yürümeye başladık. Adımları ne yetişemeyeceğim kadar uzak ne de çok yavaştı. Bu adamın her şeyi mükemmeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET
Romance"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "Ne o zaman? Madem aşk değil ne?" Gürlüyordu sanki derin bir nefes alıp, sorusunu yanıtladım. "Bunun adı aşka esaret..." Yıllar önce hızla ça...