"Jason Walker - Down "
ile beraber okumanızı tavsiye ederim."Ne işin var burada?" Diye
kükrediğimde hem Ulaş hem Handan bunu beklemiyor olacak ki şaşkın şaşkın suratıma baktılar.Sinirlenmiştim Ulaş ona "Hoşgeldin" demişti, o kız onun eski sevgilisiydi ve benim yanımda ona bu kadar kibar davranması aklımı karıştırıyordu. Sonuçta biz bu işe Ulaş'ın Handan'ı tekrar geri kazanması için girmiştik ve şu an amacımızdan sapmış duruyorduk. Peki Ulaş oyunlara girecek kadar çok sevdiği, ayrılamadığı kıza hala aşıksa, hala onu seviyorsa? Aklıma hücum eden sorulara engel olamıyordum, düşündükçe hepsi mantıklı geliyordu beni birden sevmesi zaten olanaksızdı. Handan gelince hemen nasıl yelkenleri suya indirmişti, onu sevdiği belliydi peki bu durumda ben ne oluyordum. Kendimi kaptıran bir aptal? Bu muydum ben?
"Sakin ol Buse." Çatık kaşlarıyla bana bakan Ulaş'a baktığımda gözlerindeki çözemediğim duygu içimi acıttı.
Buse demesi de ayrı bi koymuştu, o kız var diye belki de bana ciddi bir şekilde adımla hitap ediyordu. Beynimde resmen 'Adımla seslendi nasıl ağrıma gitti...' şarkı sözleri dönüyordu.Bakışlarımı Handan'a çevirdiğimde yüzünde kendinden emin bir gülümseme vardı.
"Sakin olmalıyım, öyle mi?" Kirpiklerimi kırpıştırdım, Ulaş gergin ortamı fark etmiş olacak ki beni duymazdan gelerek mutfağa doğru ilerledi;
"Ben kahve yapayım, siz oturun."
Handan kıvırta kıvırta gidip koltuğa oturduğunda sakin olmaya çalışarak kendimi karşısındaki koltuğa bıraktım.Ben gözlerimi kapatıp açarken sakinleşmek için kendimi zorlarken Handan ise pür dikkat beni izliyordu;
"Çok komik görünüyorsun." Yüzünde yine o kendinden emin sırıtış vardı, ben niye kendimden emin olamıyordum? O emindi, kendine güveniyordu belki de Ulaş'a güveniyordu; onu bırakmayacağına, onu sevdiğine inanıyordu ama maalesef Ulaş bana o güveni, o inancı verememişti.
"Anlamadım. Komik olan ne?"
"Onun seni gerçekten sevdiğine inanıyor musun?"
"Evet." Hayır. İnanmakta zorlanıyordum, haksız da sayılmazdım yaşadıklarımızdan sonra inanmak, güvenmek zordu.
Kahkaha attığında tekrar 'ne var?' dercesine kaşlarımı çattım.
"Çok hayalperestsin."
"Sana bunu düşündüren ne?" Dediğimde ayağa kalkıp bir kaç adım attı ve etrafı gösterdi.
"Şuraya bakar mısın?" Sehpanın üzerinde ki çerçeveyi alıp bana doğru çevirdi.
"Her yerde ben varım." Gösterdiği çerçevede Ulaşla ikisinin fotoğrafı vardı. İkisininde ağzı kulaklarındaydı ve 32 diş gülüyorlardı. Tamam bu gerçekten acıtmıştı.
"Gerçekler bunlar. Burası bana ait aynı Ulaş'ın bana ait olduğu gibi." Kasılan çeneme lanet ederken gözyaşlarımı tutabildiğim için kendimi şanslı hissediyordum.
"Siz ayrıldınız." Dişlerimi öyle birbirine bastırıyordum ki, kırılma ihtimalini bile düşünmüştüm.
"Ne demişler? Ayrılıkta sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili." Kahkasının ardından bir an o çok sevdiğim şiirden bile nefret ettim.
"Ayrılıklar gelip geçicidir. Ayrılırsın sonra barışırsın."
"Bu kadar basit mi?" İnanamamıştım, hem bu kadar kendinden emin olmasına hem de olayı bu kadar basite indirgemesine inanamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz Serseri #Wattys2019
Teen FictionGöz göze geldiğimizde "Bana ne yapacaksın?" diye sordum sesimin korku barındırdığını anlamak zor değildi. Dudaklarıma doğru yanaştığında artık beni öpeceğinden emindim ki, dudaklarıma bir kaç santim kala birden uzaklaştı ve sinir bozucu bir kahkaha...