''Ben mahvettim öyle mi? Sen yeni bir ilişkinin adımını eski sevgilinle atıyorsun ve her şeyi ben mi mahvediyorum. Ki sen de biliyorsun bu normal bir eski sevgili değil. O kızın iyi niyetli olmadığını ben çok iyi biliyorum. Gerçekten Ulaş yoksa sen Handan'ı unutamadın mı? Eğer ondan vazgeçemiyorsan ben aradan çekilebilirim.''
Tam o an Ulaş'ın gözlerinin içinde alevleri gördüm. Gerçekten onu çok sinirlenmiştim ve bundan zevk duyuyordum.
''Buse sakın bana Handan'la ilgili imada bulunma. Ben burada seni ne kadar çok sevdiğimi anlatırken olmaz sakın!'' diye bağırdı.
Gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Hem kızgın hem kırgındım. Hiçbir şey demeden hızlı adımlarla mağaraya döndüm. Ulaş'ı öylece arkamda bırakmıştım. İçimden bir ses de acaba peşimden gelecek mi diye merak ediyordu. Yavaşça arkamı döndüm ve baktım yumruklarını sıkmış sabit bir şekilde öylece duruyordu. Gözyaşlarımı artık hiç tutamıyordum. Koşar adımlarla mağaradan çıkmıştım ki bir el kolumu yakaladı.
''Gel bakalım küçük kız, seninle biraz konuşalım.''
Gözlerimi bileğimden çekip yavaşça sesin sahibine doğru baktım. HANDAN!
Bileğimi sertçe çektim ve,
''Ne var?'' dedim.
Sesli bir kahkaha attı,
''Sakin ol tatlım, sadece konuşmak istiyorum. Bu kadar korkacak bir şey yok. Hem ben artık Ulaş ve senin sadece mutlu olmanızı istiyorum.'' dedi.
Yalan söyleyen insanı 30 metreden tanırdım ve Handan şuan baştan aşağı yalan söylüyordu. Karşısında umursamaz görünmem gerekiyordu. Çünkü korktuğumu düşünmesini istemiyordum. Çünkü korkmuyordum. Hafifçe gülümsedim ve,
''Korkmak mı? Neden korkacakmışım ki? Evet senden biraz haz etmediğim doğru. Hatta hiç haz etmiyorum. O yüzden bu konuşmayı mümkün oldukça kısa tutarsak sevinirim. Çünkü sen çok muhatap olmak istediğim biri değilsin. Şimdi yalan söylemeyi bırak ve devam et.'' dedim.
Bozuldu. Hatta çok bozuldu. Suratının kızardığına yemin edebilirdim.
Hafifçe öksürerek,
'' Tamam o zaman gerçekleri konuşalım. Bak canım benim, seninle uzun süredir konuşmak için fırsat kolluyorum. Ulaş sana yaptığı (gözlerini devirerek) bu saçma teklif için benden yalvar yakar yardım istediğinde konuşabileceğimi düşündüm.'' dedi ve saçlarını savurdu.
Şok oldum. Resmen şok oldum. YALVARDI MI?!! Ne demek yalvardı? Yalvardı ne demek? Ulaş bana yalan mı söylemişti? Yardım isteyebileceği bir sürü insan varken Handan' a yalvarmak ne demekti? Hiç bozuntuya vermeden dinlemeye devam ettim.
''Ulaş'ın bana karşı hisleri hala çok fazla. Sen ne kadar bunu kabul etmek istemesen de bu böyle. Sana teklifte bulunması sadece vicdani bir mesele. Sen zavallı aciz bir kızsın ve ona karşı konulmaz bir şekilde aşıksın. -Ah gerçi bütün kızlar ona aşık.- O sana sadece acıdığı için bir şans verdi. Bunun altında sakın bir şey arama. Sana hazırladığı bu sürpriz sırasında bile benden yardım istedi. Tabi biz bunları hazırlarken biraz fazla yakınlaştık, (göz kırptı) anlarsın ya. Yani sana demem 0 ki tatlım, kendini daha fazla küçük düşürmeden Ulaş'ın hayatından çık. Çünkü o bana aşık, zaten benden hiç bir zaman vazgeçemedi.'' dedi.
Kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Bu sefer bozulmamış gibi yapamadım. Çünkü çok bozulmuştum. Hatta resmen yıkılmıştım. Bu sürtük neler diyordu böyle? Ulaş. Sen gerçekten de böyle bir kıza mı aşıksın? Vicdan meselesi doğru mu? Ben seni bu kadar severken sen sırf ben üzülmeyeyim diye mi benimle beraber olmak istedin? Gözlerimden yaşlar süzüldü. Umursamaz görünmeye çalışmıştım ama Handan'ın üstümde çok büyük bir etkisi vardı. Kendimi daha fazla tutamadım. Burada durmanın da artık hiçbir manası yoktu. Sessizce,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz Serseri #Wattys2019
Novela JuvenilGöz göze geldiğimizde "Bana ne yapacaksın?" diye sordum sesimin korku barındırdığını anlamak zor değildi. Dudaklarıma doğru yanaştığında artık beni öpeceğinden emindim ki, dudaklarıma bir kaç santim kala birden uzaklaştı ve sinir bozucu bir kahkaha...