Gerçekler

6.5K 271 13
                                    


Teoman- Bak Hayatına

"Her şeyi anlatacağım, bir gerçekleri anlatacağım."

Üstüme hırka geçirir geçirmez, koştura koştura aşağı indim. Öyle ki merdivenleri pat küt inerken az kalsın evdekileri uyandırıyordum, heyecanlanmıştım bir kere gerçekleri duyacaktım, sonunda.

Sonunda az öncekinin aksine  sessizce kapıyı kapattım ve bordo hırkamın uçlarını sıkı sıkıya birleştirerek ısınmaya çalıştım.

Ellerimi göğüslerimde birleştirip neşeyle "Hadi anlat." Dedim.

Heyecanla Ulaş'ın suratına baktığımda benim neşeli ifademin aksine o daha önce hiç fark etmediğim kadar üzgün görünüyordu.

"Gidelim." Öne doğru bir adım attığında kolundan tutup durdurdum;

"Neden burda anlatmıyorsun?" Diyerek kuşkulandığım da yüzünde tek bir mimik bile oynamadan cevap verdi;

"Böylesi daha doğru olur, seni bir yere götüreceğim." Daha nereye diye sormamı beklemeden önden yürümeye başlayınca bende her ne kadar bu durumu garipsesemde arkasından yürümeye devam ettim.

Ulaş'ın bu tavırlarından sonra duyacaklarımdan korkmaya başlamıştım ama öğrenmeden rahat edemeyeceğimi de biliyordum.

Az ilerde ki arabasına vardığımız da sürücü koltuğuna oturdu. Tamam kapımı açmasını beklemiyordum ama en azından peşinden gelip gelmediğime bakabilirdi. Alınganlığımı bir kenera bırakıp bende sürücü koltuğunun yanında ki koltuğa oturdum.

Yavaşça kontağı çevirdiğinde sormadan edemedim;

"Ulaş, sen iyi misin?" Arabanın gazına birden yüklendiğinde hızla emliyet kemerimi bağladım, bana cevap vermemesi önemli değildi, Ulaş ruh gibiydi ve bu beni korkutuyordu. Kısa süren yolun ardından, araba yavaşladığında Ulaş beklemeden kontağı kapatıp indi, bende peşi sıra indiğimde bir deniz kenarında olduğumuzu fark ettim. Denize tepeden bakıyorduk ve deniz, o güzel masmavi renginin aksine siyaha bürünmüştü,etraf karanlıktı. Issızca bir yerdi burası tek duyduğum dalgaların kayalıklara vururken bıraktığı ses ve bir de bana her zaman huzuru anımsatan cırcır böceklerinin sesiydi. burası gerçekten insanın kendini huzurlu hissedebileceği bir yerdi ama Ulaş hiç olmadığı kadar huzursuz görünüyordu.

Rüzgar zaten dağınık olan saçlarımı iyice savururken, Ulaş sıkıntıyka ellerini saçlarından geçirip uçurumu andıran tepenin sonuna kadar yürüdü. Bir an tedirgin olsamda durup yavaşça yere oturunca bende yanına gidip sararmış sert çimlerde bağdaş kurdum. Ve sorduğum ama bir türlü cevabını alamadığım soruyu tekrar sordum;

"Ulaş iyi misin?" derin bir nefes alıp gözlerini denize sabitledi.

"Onu tanısaydın... O kadar çocuk gibiydi ki, hem görünüşü hem hareketleri..." Hiçbir şey anlamamıştım ama benim kim olduğunu sormama fırsat vermeden anlatmaya devam ediyordu.


"Bir gülümserdi, kıskanırdım. Onun yanında ben kendimi tipsiz hissederdim. Benim coolluğum, o gülene kadardı. Bir gülerdi o sevimli haliyle bütün kızları tavlardı." Ulaş'ın gözünden bir damla yaş süzülünce destek olmak için elini tuttum.

"Ulaş, tamam devam etmek zorunda değilsin." dediğimde beni hiç duymamış gibi devam etti.

"Ben kardeşimin ölümüne sebep oldum, her şey benim suçum." elini ellerimin arasından çekerek gözyaşlarını hırçınca sildi.

Dengesiz Serseri #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin