"Gidince Görürsün."

4.3K 131 10
                                    


Günaydın yeni gün, günaydın güneş, günaydın kuşlar, günaydın Ulaş'ın minnoş suratı.
Ne!?
Gözlerimi ovuşturup kocaman açtığımda yanımda Ulaş'ı görünce gözlerimi bir kez daha kapatıp açtım.

"Ne oldu hiç mi sabah bile bu derece yakışıklı olabilen bir çocuk görmedin?" Ulaş gözlerini bile açmayarak konuştuğundan göz devirdiğimi göremiyordu.

"Hiç de bile. Bir an idrak edemedim sadece, malum her sabah bir erkekle bilmediğim bir yerde uyanmıyorum ."

Gözlerini açtı "I-ıh canım bilmediğim bir erkek değil orası bildiğin, sevdiğin,bayıldığın erkek olacak." İnsan sabah bile kendini övme derdinde olabilir mi ya? Olabiliyormuş. 

"Sabahları bu sözleri söyleyemeyecek kadar çirkin oluyorsun canım."  Yalan. Sadece hafif uyumaktan gözleri şişmişti ama bu bile adam da tatlı duruyordu. Sabah beraber uyanmıştık ve ilk gördüğüm şey onun her bir parçası özenli yüzüydü. Tabi romantik bir şey yoktu her zaman ki gibi, ikimizde birbirimize totomuzu dönüp uyumuşuz sabahta aynı şekilde uyanmıştık. Hani öyle uyandığımızda sarmaş dolaş falan değildik. Niye bilmiyorum ama belirteyim istedim .

Ulaş aniden yataktan sıçrayıp üzerinde ki beyaz tişörtü çıkarıp koltuğun kenarına attığında çoktan altındaki gri eşofmanın iplerini çözmeye başlamıştı ki heyecanla yerimden fırladım, "Hey! Napıyorsun be sapık mısın?" Bir yandan elimi gözlerime siper ediyor olası bir durumda bir şeyler görmekten kendimi koruyordum.
"Kızım saat 8 olmuş oyalama beni."
"Oha! Okula yarım saatim var." O ara siper ettiğim eli falan unuttum tabi indirmişim neyse ki Ulaş uzatmadan odanın içindeki küçük banyoya yöneldi kapıyı kapatmadan önce kafasını uzattı "Duş falan almak istersen hani." Muzipçe sırıtıp göz kırptığında elime gelen küçük pofidik siyah yastığı tam o arsızca kırptığı gözüne fırlattım, "de-fol."

Okula serbest gelmek durumunda kalmıştım çünkü eve uğrayacak vaktim yoktu. Hocalardan biri bir şey demesin diye her ders bukalemun gibi renk değiştiriyordum.

Hayır bari üstüme pudra pembesi bir tişört giyeceğime okulun formasına yakın bir renk giyseydim üstelik normal bir tişört de değil omuzlarının düşük olmasından resmen parlıyordum, her açıdan.

Çoğu hoca görmüş bir şey dememişti bukalemunluğumu görüp ses çıkarmayalım dediler herhalde zavallılar.
"Şşş kaç gündür yoksun bir de buna geç kalıyorsun şu an." Tuğba'nın apar topar elime tutuşturduğu kağıda baktım. Ah tiyatro seçmeleri! Kaç aydır bugünü bekliyordum ve elimde duran metine gram çalışamamıştım.

"Unutmuşum. Sen de olmasan napardım."
"Hadi hadi koş. Biz kızlarla kantindeyiz." Öpücük atıp koşar adımlar gösteri salonuna ilerledim, kapıdan içeri girdiğimde herkes çoktan dağılmıştı, ne yani kaçırdım mı şimdi?

Gözlerin hayal kırıklığı ile Elif hocayı ararken insanlar bana çarpa çarpa geçiyorlardı. Sonunda kalabalık azalınca Elif hocayı gördüm,

"Hocam! " Koşar adım yanına gittiğimde artık panik halimemi yoksa meşur pembe tişörtümemi bilmem garip garip bakıyordu.
Sonunda yanına vardığımda derin bir nefes alabilmiştim.

"Hocam daha yeni başlamıştı seçmeler ne çabuk bitti, geç mi kaldım?"

"Yok Busecim. Erkek rolünü seçtik henüz. Kızlarda çok katılım olduğundan ikiye böldük seçmeleri." Derin bir oh çektikten sonra seçmelerle ilgili detayları öğrenip gösteri salonundan çıktım. Sabah kahvaltısı bile etmeye vaktimiz olmamıştı aklıma kantine gidip bir şeyler atıştırmayı yazdım, zaten tuğbalarda oradaydı.

Dengesiz Serseri #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin