Multi > Buse'nin giydiği elbise var.
Dolabımı karıştırdığım da hala aklımda ne giyeceğim konusunda net bi fikir yoktu. Nereye gideceğim konusunda bir fikrimin olmaması da işleri iyice yokuşa sürüyordu.
Çok seçeneğim de yoktu zaten ama önümdekiler de uygun bir kıyafet mi emin değildim. Önümde bir adet herkesin little black dress diye tabir ettiği dolapların kurtarıcısı olarak görülen siyah bir elbise duruyordu fakat çok resmi duruyor gibi mi geliyordu bilmem içime sinmemişti bir türlü.
Birde siyahın tam zıttı beyaz dantelli,omuzları açık bir elbise duruyordu, beyaz elbiseleri her zaman çok sevmişimdir neden bilmiyorum bana çok zarif gelmiştir her zaman, sanki yazlar beyaz elbisesiz olamaz yarım kalırmış gibi hissederim.
Zaten bu elbiseyi de yazın yazlığa gideceğim sıralar plaj partilerinde falan giymek için almıştım. Sahi yazlığı ve orada ki arkadaşlarımı da oldukça özlemiştim, okul bitince muhtemelen yazımın büyük bir kısmını orada geçirecektim.
Bi an uzun vadeli planlara daldığımı fark edip yine elbiselere odaklandım. Son seçeneğimse yine kısa bordo bir elbiseydi.Uzun uğraşlar, giyip giyip çıkarmalar sonucunda sonunda beyaz elbise de karar kılmıştım, sonuçta yaz gelmişti ve beyaz elbise kumral tenimde oldukça güzel duruyordu.
Umarım elbisem gideceğimiz yere göre sönük kalmazdı. Tabi ki elbiseyle bitmiyordu, ayakkabısı, çantası ...Günlük hayatımda sürekli converse, spor ayakkabı giyen bir tip olduğumdan topuklu ayakkabım oldukça azdı.
Önüm de duran 3 ayakkabıya baktığımda altın rengi bantlı ayakkabımı seçtim, umarım bunlarla yürüyebilirdim.
Her zamanki makyajım rimel,bb cream, lipbalm üçlüsüne aydınlatıcıyı da ekledikten sonra saçlarımı su dalgası yapıp hafifçe iki tutamı arkada topladım.Giyindim, hazırdım. Galiba biraz da gergindim.
Ulaş'la ne zaman bir ortama girsem niye bilmiyorum ama geriliyordum. Sanki her an bir yerden bir şey çıkacak ve rezil olacakmışım gibi hissediyordum.Telefonu elime aldığımda Ulaş'ın 3 kere aradığını gördüm. Kapıda olduğunu ve beklemekten sıkıldığını söyleyen azımsanmayacak sayı da da mesaj vardı.
Pudra rengi çantamı alıp hızlı adımlarla merdivenleri indim, kapıyı açmadan önce derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım .
Ulaş'ın tepkisini çok merak ediyordum.
İlk baş beni fark etmedi. Arabasına yaslanmış telefonuyla oynuyordu. Üstüne parlement mavisi bir gömlek giymişti, pantolonu sıklıkla kullandığı siyah pantolonunu andırıyordu. Asıl farklılık gömlekteydi. Onu genelde tişörtle görürdüm ya da gömlek giyecekse bile ya kot ya da beyaz gömlek tercih ederdi. Şu an alışılmışın dışında bir gömlek giymişti ve yine kendine yakıştırmıştı tabi ki.
Parfümünün kokusu taaa burnuma kadar geliyordu ve gözünde klasik siyah köşeli rayban gözlükleri vardı.Kapıyı kapatma sesimle kafası telefondan kalktı ve bana doğru döndü. Gözündeki gözlük nereye baktığını, nasıl baktığını gizliyordu. Daha sonra gözlüğünü hafifçe burnuna indirerek üstünden bana baktığında artık bakışlarından bir ima çıkartabileceğimi düşünüyordum. Baştan aşağı beni süzdükten sonra yine de beğenip beğenmediğini anlayaşamıştım.
Adımlarımı dikkatli atarak ona yürümeye başladığımda burnunda olan gözlüğünü tamamen çıkarttı ve yakasına alelade geçiriverdi.Yanına vardığımda beni belimden kavradı ve burnunu boynuma dayadı. Sırada ki durağı kulaklarımdı, hafifçe nefes vererek fısıldadı,
"Çok güzel olmuşsun."
Fazla yakın olmamız mı yoksa onun ağzından bu sözleri duymak mı bilmem kalbimin hızlanmasına neden olmuştu.
Yavaşça kollarımdan tutup beni geri ittiğinde yüzüme baktı ve ben anlamlı bir şey söylemesini beklerken
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz Serseri #Wattys2019
Teen FictionGöz göze geldiğimizde "Bana ne yapacaksın?" diye sordum sesimin korku barındırdığını anlamak zor değildi. Dudaklarıma doğru yanaştığında artık beni öpeceğinden emindim ki, dudaklarıma bir kaç santim kala birden uzaklaştı ve sinir bozucu bir kahkaha...