Kızgın güneşin altında yürüyen genç adam, alnında biriken teri koluyla sildi. Ne yapacağını bilmez bir hâlde düşünüyordu. Bu böyle olmayacaktı. O kızı ölü ya da diri, bir şekilde bulmak zorundaydı. Aklındaki tek yolu denemekten başka çaresi olmadığına karar verdiğinde adımlarını Isaac ve Theodore'a doğru hızlandırmıştı.
Yanlarına varınca bakışlarını Isaac'ten ayırmadan aceleyle soluk alışverişlerinin arasında konuştu."Isaac, benim karakola inmem gerekiyor. Bir iki saat beni idare et dostum!"
Isaac, ne olduğuna anlam veremeyen bakışlar eşliğinde kafasını sallayarak "Tamam." diyebildi.
Dylan, henüz arkasını dönmüş, yürümeye başlamışken Theodore kaba bir ses tonuyla Dylan'a seslendi."Dylan Colley!"
Dylan yürümeyi bırakıp omzunun üzerinden 'ne var?' dercesine Theodore'a baktı.
Theodore yılışık bir gülüşle sırıttı. "Eğer Isaac'in seni idare etmesini istiyorsan bunu benden de istemelisin. Şu an üçümüz birlikte buradayız. Belki de canım seni idare etmek istemiyordur.''Sesinde tehditkâr bir hava vardı. Dylan sinirle dişlerini sıktı. Theodore'a iyi davranmak zorundaydı, aksi hâlde buradan asla gidemezdi. Isaac, onu Theodore'a karşı idare edemezdi. Gittiği an Theodore'nin üstlerine haber verecek kadar pislik olduğunu biliyordu.
Sıkıca kenetlemiş olduğu dişlerini birbirinden ayırıp haz etmediği adamın yüzüne baktı. Zorlukla dudaklarını aralamıştı.
"Beni Isaac'le beraber idare eder misin?''Merak ettiği kıza kızmaya başlamıştı çoktan. Onu bu kadar çok merak etmeseydi, bu adamdan yardım istemek zorunda kalmazdı. O kız eline geçtiği ilk an bunun bedelini ona ödetecekti, tabi eğer yaşıyorsa. Son düşündüğüyle Dylan, acı bir şekilde yutkundu. Bu düşünce onu fena hâlde rahatsız ediyordu. Onun yaşamasını istiyordu. Onu görmeyi çok istiyordu. Neden istediğini bilmiyordu.
"Aslında, ne işin olduğunu söylesen sana yardım edebilirim."
Dylan duyduğu cümleyle yumruklarını sıkıp sakin kalmaya çalıştı. Sinirlenemezdi.
"Yardımına ihtiyacım yok! Beni idare edecek misin, etmeyecek misin?""Ciddiyim dostum, seni rahatsız eden bir şey var. Bak, ben buraları avucumun içi gibi biliyorum. Ne arıyorsan, sana yardım edebilirim."
Dylan'ın kafası iyice karışmıştı. Bu adama güvenemezdi. Ama yardıma ihtiyacı vardı. O Filistinli kızı bir başına bulması imkansızdı. Burada henüz 4 ayını bile tamamlayamamıştı. İşe yarar bir çevre edinememişti. Güvendiği tek kişi de Zach'ti burada. Ama Zach de ondan farksız bir çömezdi. yardım eder miydi? Karakola inse orada bir şeyler bulabilir miydi? Theodore onu uğraştırıyordu. Şansına küfretti. Bugün Theodore yerine başka biriyle aynı bölgede olsaydı, bu şekilde zorluk çekmezdi. Ama o kadar şanssızdı ki sürekli Theodore ile aynı bölgelere denk geliyordu. Eliyle yüzünü sıvazlayıp bir sırtlan gibi kendisine bakan adama doğru konuştu.
"Sana nasıl güvenebilirim?""Ben hata yaptım sana karşı kaba davranmamalıydım. Siz her ne kadar bizim gibi olmasanız da bize yardım etmek için yanımıza gelmiş erdemli kişilersiniz. Kanın kirli olsa bile inanıyorum ki kalbin temiz. Isaac'in, Zach'in ve bize destek olan tüm müttefiklerimizin temiz kalpli, onurlu kişiler olduğunu biliyorum."
Dylan ve Isaac duydukları karşısında şaşkınlıkla birbirlerine bakakalmışlardı. Isaac'in şaşkınlığı kahkahaya dönüştüğünde bile Dylan hâlâ aynı şaşkınlıkla Theodore'a bakıyordu.
Theodore'nin akli dengesinin bozuk olduğunu düşünmeye başlamıştı. Çünkü özür dilerken bile onlara açık açık hakaret etmeye devam ediyordu."Tanrım, daha önce bana kirli kan olduğumu söylediğin için özür mü diliyorsun yoksa hakaretlerini tekrarlıyor musun?"
Dylan kısa saçlarını çekiştirerek konuşurken Theodore kendini ifade etmeye çalışıyordu.
"Hayır, hayır. Size hakaret etmiyorum gerçeği söylüyorum. Sizler onurlu askerlersiniz..."Dylan, Theodore'un daha fazla saçmalamasına tahammül edemeyip elini kaldırıp susmasını sağladı. Dylan, onurlu olmadıklarını çok iyi biliyordu. Onurlu bir asker para karşılığında savunmasız insanları vurmazdı. Buradaki Amerikan askerleri de, diğerleri de hiçbir şekilde erdemli davranmıyorlardı. Burada masum çocuklar ve kadınlar da öldürülüyordu. Ona onurlu olmaktan bahseden bu adam geçen gün küçücük masum bir kızı kasıtlı olarak öldürmemiş miydi? Şimdi neyin onurundan, erdeminden bahsediyordu.
"Theo, cidden bizim kanımızın kirli olduğunu mu düşünüyorsun?"
Isaac, nihayet kahkahasını durdurabilmiş, Theodore'a merak ettiği şeyi sormuştu. Dylan'da zihnini saran düşünceleri bırakıp dikkatini onlara verdi.
Theodore, onlardan üstün olduğuna yürekten inanıyordu. O bir Yahudiydi. Yahudi bir insanla sıradan bir insan asla kıyaslanamazdı ona göre. Tanrı; ataları İbrahim, İshak ve Yakup'la bir ahit yapmış ve onların soyunu kendisi için özel bir millet olarak seçmişti. Bu yüzden Tanrı, tarihte onlara daima yardım etmiştir. Onları Mısır esaretinden kurtarmak için Hz. Musa'yı görevlendirmiş ve kendisi de onların kurtuluşuna müdahalede bulunmuştu. Kutsal kitap Tevrat'ı diğer milletlere vermemiş, onu seçilmiş millet olarak kabul ettiği Yahudilere vermişti. Yahudiler her türlü baskı ve zorlama karşısında millî ve dinî benliklerini seçilmişlik fikri sayesinde korumuşlardır. Bu sebepten dolayı onlar, yaklaşık iki bin yıllık sürgün hayatından
sonra 1948'de bağımsız Yahudi Devleti'ni kurmuşlardır. Hepsi de seçilmişlik fikrinin onlara hissettirdikleri sayesinde gerçekleşmişti.
Şimdi onlarla eşit olduğunu söylese kendisine haksızlık etmiş olacaktı. Theodore, herkese haksızlık ederdi. Fakat kendisine asla haksızlık etmezdi. Kim ne derse desin o bir Yahudiydi ve onun kanı temizdi.
Düşünmeyi kesip Isaac'i onaylarcasına kafasını öne doğru salladı.Isaac, tekrar gülerek "Böyle düşünmenin sebebi nedir?" Diye sordu.
"Aslında bu benim düşüncem değil. Tanrı, seçilmiş olduğumuzu söylüyor. Benim atalarımla ahit yaparak soyumuzu kendisi için seçilmiş kıldı, bunu Tora'da açıkça dile getirmiş. Size birkaç pasuk okuyabilirim, beni dinleyin!
- "Ben dedim; siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce Allah'ın oğullarısınız. Kalk ey Allah oğullarım yeryüzüne hükmet, zira milletlerin hepsine sen varis olacaksın." ( Mezmur Bab, 82: 6-8)
- " Çünkü sen Allah'ın Rabbe mukaddes bir kavimsin."(Tesniye Bab, 7:6)
- "Allah'ın Rabbe mukaddes bir kavim olasın diye yarattığı bütün milletlerden medihte ve şöhrette ve izzette seni üstün kılacaktır." (Tesniye Bab, 26:19)
İşte bunlar Allah'ın kelamları ama buna ek olarak, sizler de Allah'ın vaadini yerine getirmemizde yardım ettiğiniz için sizlerde Rab'ın rahmetine nail olmuş kıdemli kullarsınız.""Theo, biz dindar insanlar değiliz. Bu yüzden ne sizin mukaddes kitabınız Tora'nın hükümleri, ne de Yahudi yasası olarak kabul ettiğiniz, hahamların sözlerinden ve fetvalarından oluşan Talmud'unuz umrumuzda. Biz sadece kendi ülkemizin, vatanımızın verdiği emirleri yerine getirmek için buradayız. Şimdi eğer gerçekten bize karşı borçlu olduğunu düşünüyorsan, kabul ediyorum. Bana yardım edebilirsin."
Theodore, Dylan'ın seçilmiş olduklarını, Tevrat'ı, Talmud'u kabul etmemesine sinirlense de ondan yardım istediği için kibirle gülümseyip "Seve seve yardım ederim melez." Dedi.
"Yüce gönüllü kutsanmış Theodore." Isaac alayla konuşup Dylan'a göz kırparak çadıra doğru gitmeye başladı.
Şimdi ikisi yalnız kalmıştı. Theodore, Dylan'ın ona muhtaç olduğunu düşündükçe keyfi yerine geliyordu. Daha birkaç gün önce bir Filistinli yüzünden yüzünü yumruklayan adam şimdi ondan yardım istiyordu, onun yardımına muhtaçtı.
Theodore bu durumdan haz aldığını belli eden bir sırıtışla konuştu.
"Hadi ama çekik melez, söyle derdini, seni kurtarayım."Dylan, karşısındaki budalayı sonradan haklayacağını zihnine not ettikten sonra ağır ağır konuştu.
"Bir Filistinli'yi bulmam lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Teen FictionLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...